Dünya genelinde 50 ülkede 2024 yılı içinde genel seçim yapılacağı haberleri gündemde. Avrupa’da yapılan genel seçimlerde “aşırı sağ” olarak nitelendirilen partilerin oy oranlarında artış yaşandığı belirtiliyor. Avrupa Birliği Parlamentosu seçimlerinde de benzer bir eğilim görülüyor. İngiltere’de ise yapılacak erken seçimlerde solcu Emek Partisi’nin en çok oyu alması bekleniyor. Seçmenlerin son zamanlarda neden “sağa” kaydığı ve bu durumun iktisadi veya siyasi sebepleri ise tartışma konusu.
Harvard İşletme Fakültesi genç öğretim üyelerinden Brezilyalı Paula Retti, Avrupa’daki siyasi yapının incelenmesi sonucunda ilginç bir çelişkiye dikkat çekiyor. “Aşırı sağ” partilerin genellikle toplumun düşük gelirli kesimlerinden destek aldığını ve vaatleri arasında “milli gelir dağılımı”nın daha eşit hale getirilmesinin bulunduğunu belirtiyor.
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi profesörlerinden İdris Küçükömer’in sağ ve sol kavramlarıyla ilgili iddiası da hatırlatılıyor. Seçmenlerin “Aşırı Sağ” partilerden beklentileri arasında GSYH’nin daha hızlı büyümesi, yolsuzluğa karşı sıfır tolerans politikası, sosyal ve ekonomik istikrarın sağlanması gibi maddeler bulunuyor.
Pandemi ve Ukrayna Savaşı sonrası artan gıda fiyatları, büyümenin yavaşlaması ve ekonomide durgunluk gibi faktörler, Avrupa’da “aşırı sağın” yükselişini besleyen unsurlar olarak gösteriliyor. Serbest dış ticaretin artması ve ülkelerin dışa bağımlı hale gelmesi de eleştirilen konular arasında yer alıyor. Müslüman ülkelerden gelen göçmenlerin Avrupa hayat tarzına tehdit olarak algılanması da sağ iktidarın beklentileri arasında öne çıkıyor.
Paula Retti’nin üzerinde durduğu bir diğer nokta ise “Tarikatların” bireyler için bir dayanışma cemiyeti rolü oynamasının sağ ideolojinin yaygınlaşmasında etkili olabileceği yönünde. Türkiye’deki benzer oluşumların incelenmesi bakımından önemli bir gözlem olarak değerlendiriliyor. Sonuç olarak, her sosyal olayın arkasında bir iktisadi sebep olduğu vurgulanıyor.