UEFA, 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası’nın Almanya’da düzenlenmesiyle ev sahibi ülkenin ekonomisine 7,4 milyar avroluk bir katkı sağladığını duyurdu. Bu miktarın büyük bir kısmı bilet sahipleri tarafından yapılan harcamalardan oluşurken, turnuvanın ekonomik etkileri de dikkate alındı. Konaklama, ulaşım ve stadyumlardaki harcamalar bu katkının önemli bileşenleriydi. Bilet sahiplerinin çoğunluğu ev sahibi şehirlerde toplu taşıma araçlarını tercih etti.
Turnuvanın küresel medyadaki görünürlüğü de ev sahibi şehirler ve ülke için 571 milyon euroluk reklam değeri yarattı. 51 maçta 2,7 milyon seyirci maçları izlerken, 1,7 milyonu en az bir maça katılan tek bilet sahipleriydi. Yüzde 23’ü ev sahibi şehirlerden, yüzde 33’ü Almanya’nın diğer bölgelerinden ve yüzde 44’ü yurt dışından gelen bilet sahipleriyle turnuvaya büyük bir ilgi vardı.
Ancak, turnuvanın Almanya ekonomisine olan faydası konusunda belirsizlikler bulunmaktaydı. Alman medyası, UEFA’nın turnuvayı Almanya’ya vermesi karşılığında vergi muafiyeti gibi bazı ekonomik tavizler istediğini belirtti. Alman hükümeti de bu talepleri kabul ederek milyonlarca dolarlık vergi muafiyeti sağladı. Ancak, turnuvanın işletmeler ve turizm sektörü üzerindeki etkisi pek olumlu değildi.
Özellikle hava durumunun beklentilerin altında kalması ve sık sık yaşanan fırtınalar nedeniyle birçok etkinliğin iptal edilmesi, işletmelerin beklentilerini karşılayamamasına neden oldu. Birçok işletme kar etmekte zorlanırken, EURO 2024’ün olumlu etkilerinden bahsedenlerin sayısı oldukça azdı. Turizm sektöründeki bazı işletmelerin beklentileri karşılanamadı ve EURO 2024’ün ekonomiye canlılık getireceği konusundaki şüpheler artmaya başladı.
Uzmanlar, turnuvanın Almanya ekonomisine beklenenden daha az katkı sağladığını belirtirken, maçlara beklenenin altında bir taraftar sayısının gelmesinin etkisini de değerlendirdiler. Ancak, bazıları bu tür spor etkinliklerinin ekonomiye sadece kısa vadeli katkı sağladığını ve uzun vadede büyük bir etkisinin olmadığını ifade ettiler. EURO 2024’ün Almanya ekonomisini canlandırmak için yeterli olmadığı görüşü hakimdi.
