NASA’nın yaptığı uzay araştırmaları sonucunda, Dünya’yı çevreleyen elektriksel alanın varlığı doğrudan ölçüldü. Bu alanın yer çekimi ve manyetik alan kadar önemli olduğu belirtiliyor. Elektriksel alanın, atmosferimizin üst katmanlarında bulunan yüklü parçacıklardan oluştuğu düşünülüyor. Bu keşif, bilim dünyasında büyük bir heyecan yarattı.
Dünya’yı çevreleyen bu elektriksel alan, uzun yıllardır teorilerde yer alsa da, ilk kez net bir şekilde gözlemlenebildi. Atmosferdeki atomların 250 kilometreye kadar yükseklikte negatif yüklü elektronlara ve pozitif yüklü iyonlara ayrışması sonucunda ambipolar alanının oluştuğu tahmin ediliyordu. Ancak, bu alanın varlığı bugüne kadar kanıtlanamamıştı. NASA’nın Endurance görevi kapsamında yapılan araştırmalar sonucunda, Kuzey Kutbu yakınlarında fırlatılan bir roketle ambipolar alanı tespit edilip kuvveti ölçüldü. Mayıs 2022’de Svalbard’dan fırlatılan roket, 768 kilometre yüksekliğe çıkarak 19 dakika sonra Grönland Denizi’ne düştü. Roket, yaklaşık 518 kilometre yükseklikte 0,55 voltluk bir elektrik potansiyelinde değişim kaydetti. Bilim insanları, bu alanın atmosferi bilinmeyen şekillerde etkileyebileceğini ve benzer alanların Mars ve Venüs gibi gezegenlerde de bulunabileceğini öne sürüyor.
NASA’nın yaptığı bu keşif, uzay araştırmalarında çığır açan bir adım olarak kabul ediliyor. Elektriksel alanın doğrudan ölçülmesi, Dünya’nın çevresini saran bu görünmez kalkanın varlığının net bir şekilde kanıtlanmasına olanak tanıdı. Bilim insanları, elektriksel alanın gezegenimiz için yer çekimi ve manyetik alan kadar önemli olduğunu vurguluyor. Bu keşif, atmosferimizin dinamik yapısı hakkında daha fazla bilgi edinmemize ve uzay araştırmalarında yeni ufukların açılmasına da imkan sağlayabilir.
Sonuç olarak, NASA’nın 60 yılın ardından gerçekleştirdiği bu keşif, bilim dünyasında büyük yankı uyandırdı. Dünya’yı çevreleyen elektriksel alanın varlığının doğrudan ölçülmesi, uzay araştırmalarında önemli bir milat olarak kabul ediliyor. Bu keşif sayesinde, gezegenimizin çevresini saran gizemli bir alanın varlığı artık somut bir şekilde kanıtlanmış oldu. Bu alanın, gözlemlerimize ve uzay çalışmalarımıza yeni bir perspektif kazandırması bekleniyor.