Son dönemde açıklanan yargı kararları toplumda şaşkınlık yarattı. Yolsuzluk, kara para ve uyuşturucu operasyonları gibi büyük davalarda verilen “serbest bırakma” veya “beraat” kararları, yargıya olan güveni daha da zayıflattı. Son bir yılda bu tür kararların artması endişe verici bir durum oluşturuyor. Örneğin, Dilan-Engin Polat çiftinin yargılandığı kara para ve yasadışı bahis davası, 10 ay sonra ikilinin sadece şımarıklıklarıyla gündemde kaldı.
Bir diğer çarpıcı örnek ise “Bataklık Operasyonu” olarak adlandırılan ve Türkiye’nin en büyük uyuşturucu operasyonlarından biri olan davaydı. Nejat Daş ve Çetin Gören gibi önemli sanıkların suçlamalardan beraat etmeleri, başlangıçta istenilen cezalarla büyük bir fark oluşturdu. Bu durum, toplumda ciddi eleştirilere neden oldu ve yargının tutarsızlığına yönelik soruları gündeme getirdi.
Yargıdaki bu olumsuz tablo, geçmiş yıllardan bu yana devam etmektedir. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve HSK’nın bu konudaki görüşleri ve önlemleri merak edilmektedir. Gazeteci olarak yıllardır yargı sistemini takip eden biri olarak, adaletsizliklerin ve yolsuzlukların adliye koridorlarında nasıl devam ettiğini gözlemlemekteyim.
Geçmiş yıllarda yapılan yargı reformları ve sistemin yenilenmesine rağmen, toplumda hala yargı sistemine duyulan memnuniyetsizlik devam etmektedir. FETÖ’nün yargıya verdiği zararın yanı sıra, sistemin temel sorunları da ciddi şekilde ele alınmalıdır. Aksi takdirde, bu durum daha da derinleşebilir ve toplumsal huzursuzlukları artırabilir.