Fransız hükümeti, Hint Pasifik’teki Yeni Kaledonya kolonisinde, yerli halkın seçimlerdeki etkisini sınırlamayı hedefleyen anayasal reform girişimine karşı çıkan bağımsızlık yanlılarını güç kullanarak bastırmayı sürdürüyor. Fransız hükümetinin Yeni Kaledonya’da yerli halkla daha önce yaptığı anlaşmaları ihlal eden anayasal reformu uygulamak istemesi olayları beraberinde getirmiştir. Fransa hükümeti, adaya gönderdiği yaklaşık 3 bin güvenlik görevlisi ile reforma karşı çıkan bağımsızlık yanlılarını bastırmaya çalışmaktadır. Operasyonlar sonucunda 11 kişi hayatını kaybetmiş ve sokağa çıkma yasağı 24 Eylül’e kadar uzatılmıştır. Bu yasaklar arasında belirli saat aralıklarında sokağa çıkma yasakları, silah taşıma ve alkol satışı yasakları da bulunmaktadır.
Yeni Kaledonya 24 Eylül 1853 tarihinde Fransız yönetimine girmiştir. Yerli halk olan Kanaklar, Fransız hükümetinin önerdiği anayasal reformun 1988’de imzalanan Noumea Anlaşması’na aykırı olduğunu savunmaktadır. Noumea Anlaşması ile özerklik kazanan Yeni Kaledonya’da, anlaşma yerli halkın kendi topraklarında azınlık durumuna düşmesini engellemek için oy kullanma hakkını sınırlamıştır. Ada’da yapılan bağımsızlık referandumlarında bağımsızlık yanlılarının aldığı “hayır” sonuçları dikkat çekmektedir. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, anayasal reforma karşı çıkan bağımsızlık yanlılarıyla görüşmeler gerçekleştirmiş ancak reformu geri çekmeyeceğini belirtmiştir.
Anayasal reformun yürürlüğe girebilmesi için Fransız Parlamentosu’nun iki kanadının birlikte toplandığı Kongre’den onay alması gerekmektedir. Macron, reformu askıya alsa da Fransız Ulusal Meclisi’nde geçmiş olsa da Senato oylaması hala gerçekleşmemiştir. Sonuçta, Yeni Kaledonya’da yaşanan anayasal reform krizi Fransız hükümeti ile yerli halk arasında ayrılıklara sebep olmuş ve tansiyonu yükseltmiştir. Bu durum hayatı tehdit eden olaylara ve çatışmalara zemin hazırlayarak adadaki huzuru bozmuştur. Güvenlik güçlerinin müdahalesi ve sokağa çıkma yasakları ise halkın günlük yaşamını olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle, taraflar arasında yapıcı bir diyalog ve uzlaşma sağlanarak krizin çözüme kavuşturulması önem arz etmektedir.
