İsrail’in saldırı düzenlediği Lübnan, farklı ülke vatandaşlarının kaçış rotası haline geldi. Bu saldırılar sonucunda Lübnan’dan ayrılmak isteyen farklı ülke vatandaşları, bindirildikleri 6’ncı gemiyle Tripoli Limanı’ndan ayrılarak yola çıktı. Bu insanlar, güvenli liman arayışı içerisinde Türkiye’ye doğru yola çıkmışlardı.
Yaklaşık 351 kişi, gemiden inerek Silifke ilçesindeki Taşucu Limanı’na yanaştı. Bu kişiler arasında göçmenlerin yanı sıra çocuklar da bulunmaktaydı. İşlemlerinin tamamlanmasının ardından, bu yabancı uyrukluları taşımak için minibüsler ilçeden ayrıldı. Bu insanların, Türkiye’deki farklı havalimanlarından ülkelerine gönderileceği öğrenildi.
Deniz yoluyla Lübnan’dan kaçıp Mersin’e gelen sivillerin sayısı ise 2 bin 100 oldu. Bu insanlar, yaşanan çatışmalar nedeniyle ülkelerini terk etmek zorunda kalmışlardı. Türkiye, bu insanlara sığınma imkanı sağlayarak onlara yardım eli uzattı. Bu insanlar, Türkiye’ye ulaştıktan sonra güvende olduklarını hissederek rahat bir nefes aldılar.
Göçmenlerin yaşadığı zorlu süreç, uluslararası ilişkilerde de yankı uyandırdı. Ülkeler arasındaki ilişkiler, bu tür olaylar karşısında nasıl bir tutum sergileyecekleriyle şekilleniyor. Göçmen krizini yönetmek, uluslararası toplumun ortak sorumluluğu haline gelmiştir.
Bu insanlar için yaşanan olaylar, insan hakları ihlallerini de gündeme getirir. Her insanın kendi ülkesinde huzur içinde yaşama hakkı vardır ve bu hak ihlal edildiğinde uluslararası toplumun gereken adımları atması beklenir. Bu kişilere insani yardım sağlanması, uluslararası hukukun bir gereğidir.
Sonuç olarak, İsrail’in Lübnan’a düzenlediği saldırı sonucunda kaçan göçmenler, Türkiye’ye sığınarak güvenli liman buldular. Bu olaylar, uluslararası ilişkilerde dengeleri değiştirirken, göçmenlerin insan hakları ihlallerine karşı korunmasını da gündeme getirmiştir. Her ülkenin bu tür durumlarda sorumluluk alması, insanlık onuruna yakışan bir davranıştır.