2025 yılı programı, emeklilik yaşının doğuşta beklenen yaşam süresindeki artışa uyumlu bir şekilde belirleneceğini ve otomatik olarak ayarlanacağını belirtiyor. Bu durum, emeklilik yaşının ilerleyen yıllarda artabileceğini işaret etmektedir. Sosyal güvenlik sisteminin mali sürdürülebilirliğini sağlamak amacıyla emeklilik kriterlerinin gözden geçirileceği vurgulanmaktadır.
Türkiye’de emeklilik yaşı 2000’li yıllarda 65 olarak belirlenmişti ve o dönemde ortalama yaşam beklentisi 68 yıl olarak hesaplanmaktaydı. Ancak günümüzde bu rakamların yükseldiği görülmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, ülke genelinde doğuşta beklenen yaşam süresi 77.3 yıl olarak belirlenirken, bu süre erkeklerde 74.7 yıl, kadınlarda ise 80 yıl olarak hesaplanmaktadır. Bu veriler ışığında, emeklilik yaşının yükselmesinin kaçınılmaz olduğu görülmektedir.
2025 programı kapsamında tamamlayıcı emeklilik sistemi (TES) ile ilgili planlar da yer almaktadır. Ancak, sendikaların kıdem tazminatının bu sisteme dahil edilmesine karşı çıktığı belirtilmektedir. Ayrıca, programda otomatik katılım sistemi (OKS) ile işveren katkısını içeren ikinci basamak emeklilik sisteminin hayata geçirileceği duyurulmaktadır.
Ayrıca, yükseköğretim kurumlarına kayıtlı 25 yaş altı öğrencilerin bireysel emeklilik sistemine (BES) katılımlarını teşvik edecek uygulamaların da hayata geçirileceği programda belirtilmektedir. Bu uygulamaların genç nüfusa emeklilik konusunda farkındalık oluşturması ve tasarruf alışkanlıklarını artırması hedeflenmektedir.
Resmi Gazete’de yer alan 2025 yılı programı, emeklilik yaşının güncellenmesi ve sosyal güvenlik sisteminin mali sürdürülebilirliğinin sağlanması üzerine önemli adımlar atılacağını göstermektedir. Doğuşta beklenen yaşam süresindeki artışın emeklilik yaşını etkilediği gerçeğinden yola çıkılarak, gelecekte emeklilik yaşının yükselebileceği ve yeni düzenlemelerin hayata geçirileceği öngörülmektedir. Bu adımların emeklilik sisteminin uzun vadeli güvenliğini sağlama yolunda önemli bir adım olması beklenmektedir.