Özçağdaş, Bakan Yusuf Tekin hakkında önemli iddialarda bulundu. Özçağdaş, Tekin’in, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulunda ettiği yeminine aykırı olarak gerçek dışı açıklamalar yaparak halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik ettiğini savundu. Bu eylemin, Bakan Tekin’in görevi kötüye kullanma suçunu işlediğine dair ciddi bir kanıt olduğunu belirtti.
Özçağdaş, Tekin’in, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) Batman Merkez İlçe 8. Olağan Kongresi sırasında Cumhuriyet ve laiklik hakkında sarf ettiği sözlerin kabul edilemez olduğunu ifade etti. Laikliğin, Türkiye’nin ve AK Parti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün altı temel ilkesinden biri olduğunu vurgulayan Özçağdaş, laiklik ilkesinin devletin hukuk ve düzeninin dine değil, akla ve bilime dayandığını belirtti. Özçağdaş, laiklik ilkesinin, bireylerin din ve vicdan özgürlüğünü teminat altına aldığını, ibadetlerin kanunlara aykırı olmamak kaydıyla sorgulanmaması ve engellenmemesi gerektiğini de sözlerine ekledi.
Böylelikle, Özçağdaş, Bakan Tekin’in Anayasa’nın 81. maddesinde yer alan metni okuyarak, “demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağına” dair yemin ettiğini hatırlattı. Ancak, bu ant içme eylemi sonrası Bakan Tekin’in, laiklik ilkesini hedef göstererek yalan ve çarpıtma ifadelerle halkı manipüle ettiğini öne sürdü. Özçağdaş, bu durumu Tekin’in yeminine ihanet olarak değerlendirdi.
Özçağdaş, daha da ileri giderek, Bakan Tekin’in “görevi kötüye kullanma” suçunu işlediğini iddia etti ve Anayasa’nın “inkılap kanunlarının korunması” başlıklı 174. maddesinin de ihlal edildiği gözetilerek, bakan hakkında ayrıntılı bir soruşturma yapılması gerektiğini ifade etti. Ayrıca, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) üyesi Özçağdaş, Tekin hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 216. maddesine atıfta bulunarak, “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik veya aşağılama” suçları açısından da soruşturma talep etti.
Açıklama sonrası Özçağdaş, suç duyurusu dilekçesini savcılığa ileterek, resmi bir adım attı. Bu durum, Türkiye’deki siyasi atmosferdeki gerginliği artırırken, aynı zamanda laiklik ve demokrasi konularının tartışılmasına zemin hazırlanmış oldu. Özçağdaş’ın bu tür açıklamaları, Türkiye’deki siyasi iklimin, Cumhuriyet değerlerinin ve laiklik ilkesinin korunması açısından ne kadar hassas olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Söz konusu tartışmalar, toplumda farklı görüşlerin su yüzüne çıkmasına ve daha geniş çaplı bir tartışmanın başlamasına sebep olabileceği gibi, aynı zamanda iktidar ve muhalefet arasındaki gerilimlerin de artmasına yol açabilir.
Özçağdaş’ın iddiaları, hem siyasi hem de hukuki açıdan önemli sonuçlar doğurabilecek nitelikte. Bu bağlamda, laiklik ilkesi, Cumhuriyetin temel taşlarından biri olarak kabul edildiğinden, bu gibi suçlamaların ciddiyetle ele alınması gerektiği vurgulanmaktadır. Özellikle toplumda din ve devlet ilişkileri üzerinde kalıcı etkiler yaratabileceği düşünülen bu tür durumların, gelinen noktada hukuki bir çerçevede tartışılması gerekmektedir.
