İçişleri Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen son gelişmeler sonucunda, haklarında terör soruşturması bulunan DEM Partisi’ne mensup Tunceli Belediye Başkanı Cevdet Konak ile Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) üyesi Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül görevden alındı. Bu iki belediyeye kayyum atandığı bildirildi. Türkiye’nin gündemine oturan bu durum, yerel yönetimlerdeki iktidar mücadelesini ve siyasi gerilimleri bir kez daha gözler önüne serdi.
Öte yandan, 414 belediye başkanı, söz konusu kayyum uygulamasına karşı duracak şekilde 30 Kasım tarihinde Ankara’da toplanma kararı aldı. Belediye başkanlarının sosyal medya üzerinden yaptıkları duyuruda, “31 Mart seçimlerinde millet, Türkiye’de bir iktidar değişimi sürecini başlatmıştır. Ancak hükümet, seçilmiş belediye başkanlarına kumpaslar kurarak, yargıyı sopa gibi kullanarak milletin iradesine direnmektedir” ifadeleri yer aldı. Bu açıklama, hükümetin uygulamalarına yönelik bir eleştiri ve itiraz niteliği taşımaktadır.
Yapılan bu toplantı çağrısının arka planında, kayyum uygulamalarına karşı ortak bir duruş sergileme kararlılığı ve iktidarın belediyelere yönelik saldırılarına karşı bir birlikteliğin oluşturulması hedefleniyor. Belediye başkanlarının, hükümetin yargıyı kendi lehine kullanarak demokratik iradeye karşı nasıl bir tehdit oluşturduğunun altını çizmeleri, yerel yönetimlerin bağımsızlığının önemini bir kez daha gündeme getiriyor.
İçişleri Bakanlığı’nın resmi açıklamasına göre, Tunceli Belediye Başkanı Cevdet Konak ile Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, “PKK/KCK terör örgütüne üye olmak” suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası aldı. Bu durum, terörle mücadele kapsamında yürütülen soruşturmaların sonuçları olarak değerlendiriliyor. Tunceli Belediyesi’nde kayyum olarak Tunceli Valisi Bülent Tekbıyıkoğlu, Ovacık Belediyesi’nde ise Ovacık Kaymakamı Hüseyin Şamil Sözen atanmış bulunuyor. Bu atamalar, merkezi hükümetin yerel yönetimler üzerindeki kontrolünü artırma çabalarının bir parçası olarak algılanıyor.
Siyaset ve yerel yönetim üzerindeki bu tür müdahale biçimleri, kamuoyunda geniş yankılar uyandırıyor. Siyasi partilerin, yerel yönetimlerin bağımsızlığı ve halk iradesinin korunması konusunda çeşitli tepkiler göstermeleri, yürütülen politikaların meşruluğu hakkında tartışmalara neden olmakta. Özellikle kayyum atamaları, yerel demokrasi ve halkın seçme hakkı gibi temel ilkelere vurgu yaparak, muhalefetin tepkisini artırıyor.
Tüm bu gelişmeler, Türkiye’deki siyasi atmosferin giderek gerilmesine ve kutuplaşmaya neden olabileceği gibi, yerel yönetimlerin işleyişine de olumsuz etkiler yapabilir. Belediye başkanlarının, bu toplantılarda aldıkları kararlarla, halkın iradesine sahip çıkma çabaları devam ederken, iktidarın bu noktadaki tutumu ise gelecekteki siyasi denklemleri şekillendirebilir.
