Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Milli Savunma Komisyonu Başkanı, eski Genelkurmay Başkanı ve siyasetçi Hulusi Akar, gazeteci Nevşin Mengü’ye karşı 100 bin liralık manevi tazminat davası açtı. Akar’ın avukatı Samet Can Olgaç tarafından Ankara nöbetçi asliye hukuk mahkemesinde başlatılan bu dava, Mengü’nün 21 Kasım tarihli YouTube programında gerçekleştirdiği yayın esnasında Akar hakkında sarf ettiği sözlerin “ağır hakaret ve iftira” niteliği taşıdığı iddialarına dayanmaktadır.
Akar’ın açtığı bu dava, kişilik haklarının ihlaline yönelik bir tepki olarak yorumlanmaktadır. Davanın dilekçesinde, Mengü’nün Akar’ı hedef alarak yönlendirmeleri, hiçbir resmi görev ve yetkisi olmayan bir kişi olarak göstermesi, kişilik hakları açısından önemli bir sorun teşkil etmektedir. Dilekçede, Akar’ın gizli bir görüşme düzenleyerek teğmenlerin ihracına sebep olduğu gibi tamamen asılsız ve hayal ürünü ifadeleriyle müvekkilinin itibarsızlaştırıldığı belirtilmiştir. Böyle bir durum, Akar’ın manevi varlığını zedelediği gerekçesiyle, Mengü’nün 100 bin lira tazminat ödemesi talep edilmiştir.
Konuya ilişkin açıklamada bulunan Hulusi Akar, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, kişisel çıkarlar ve medya üzerinden yürütülen itibar suikastlarına karşı net bir tavır sergilemiştir. Akar, “Kişisel PR ve reyting uğruna kimse itibar suikasti yapamaz” diyerek, özellikle “sözde” gazetecilere ve intihal içerikli yayın yapanlara yönelik sert eleştirilerde bulunmuştur. Akar, bu tür asılsız bilgileri “tamamen masa başında üretilmiş, kurgulanmış” olarak nitelendirmiş ve gerçeklikten uzak olduğunu vurgulamıştır. Ayrıca, “Basın ahlak esaslarını yok sayanları ve entelektüel ahlak yoksunlarını kınıyoruz!” diyerek, medya temsilcilerinin topluma karşı sorumlu bir duruş sergilemeleri gerektiğine dikkat çekmiştir.
Akar’ın açıklamasında, kamuoyunu yanıltan ve spekülasyona neden olan kişiler için hukuk çerçevesinde hesap soracaklarını belirtmesi, bu olayın sadece kişisel bir dava olarak değil aynı zamanda hukukun işleyişi ve basın etik kurallarının savunulmasına yönelik bir adım olarak da değerlendirilmektedir. Akar, bu tür olumsuz tavırları sergileyenleri kınayarak, “Kuyuya taş atana da taşın peşinden atlayana da hukuk çerçevesinde hesap soracağız” ifadesiyle dikkat çekmiştir.
Söz konusu olay, Türkiye’de medya ve siyaset ilişkilerinin ne denli karmaşık olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. Özellikle sosyal medya üzerinden yayılan bilgilerin doğruluğu ve bu bilgilerin hedefinde yer alan kişilerin itibarları üzerine yoğunlaşan tartışmalar, medya ve hukuk alanında yeni düzenlemeleri de beraberinde getirebilir. Bu durum, toplumsal bilincin yeniden gözden geçirilmesine ve medya etiğinin ön plana çıkmasına zemin hazırlayabilir.
