Sahte dolar krizi, birçok kişi ve kurum için büyük bir endişe kaynağı haline gelmişken, bazı fırsatçılar durumu kendi lehlerine çevirmeye başlamış durumda. Somut örneklere bakacak olursak, yanlarında sakladıkları sahte 50 ve 100 dolarlardan dolayı istemedikleri bu banknotları, komisyon alarak değiştirmeye başladılar. Bu durum, doları bozduran kişilere ek maliyetler getirmekte ve aynı zamanda sahte para riski nedeniyle bazı döviz büroları bu banknotları almaktan kaçınmakta.
Günümüzde, adeta bir kara borsa haline dönüşen döviz pazarı, tüm bu sahte dolarlardan nasıl etkileniyor? Piyasalardaki döviz büroları, sahte riskine rağmen, 50 ve 100 dolarları piyasa değerinin altında almakta ve bu yolla kâr etmeye çalışmaktadır. Örneğin, eski dolar üzerinden alınan %2’lik komisyon, büyük meblağlar bozdurulduğunda ciddi kazançlar getiriyor. 100 bin dolar bozduran bir kişi, bu işlem sonucunda 2 bin dolar gibi haksız bir kazanç elde etmiş oluyor. Bu durum, döviz bürolarının fırsatçılık yaparak gelirlerini artırmak için başvurdukları bir yol olarak değerlendiriliyor.
Bu süreç içerisinde, birçok döviz bürosu sahte dolardan korkmazken, dolardaki dalgalanmalar ve değer kayıplarına rağmen hayatta kalma mücadelesi vermektedir. Örneğin, dolardaki olası değer kayıpları %3 veya %5 gibi yüzdelerle sınırlı kalmakta ve bu durum, bazı döviz bürolarının bu süreçte geçimlerini sağlamalarına olanak tanıyor. Fakat, döviz bürolarının bu durumu nasıl değerlendirdiği konusunda bazı sorular gündeme gelebiliyor. Gerçekten fırsatçılık yapıldığı söylenebilir mi? Bu durum kesinlikle tartışmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, sahte 50 dolara dair bir rapor hazırlamış ve dikkat çeken bilgileri paylaşmıştır. Bu raporda, sahte banknotların dijital ortamda üretildiği ve aynı kalite kağıt görüntüsünün verildiği belirtilmektedir. Görülüyor ki, bu kalpazanlar sahte dolarları piyasaya süremeden önce uzun bir süre boyunca gerçekleştirilmiş olan sahtecilik faaliyetleri ile ilgili önemli bir bilgi sızdırmışlar. Merkez Bankası’nın raporunda, sahte 50 Amerikan doları banknotlarının temiz ve yıpranmamış olduğu, dolayısıyla yeni oldukları ifade edilmektedir. Ayrıca, gerçek ve sahte baskılar arasında filigran ve kağıt rengi açısından gözle görülebilir bir fark olmadığı özellikle vurgulanmıştır.
Özetle, dolardaki sahtelik ve bunun getirdiği kriz, döviz büroları açısından fırsatlar sunarken, bu durumu fırsata çeviren birçok bireysel ve ticari aktör ortaya çıkmıştır. Merkez Bankası’nın bu konudaki raporu, sahte paralarla ilgili farkındalığı artırmak amacı taşımaktadır. Ancak, tüm bunların yanı sıra, döviz bürolarında meydana gelen fırsatçılık ve bunun sonuçları, ekonomik dengelerin nasıl altüst olabileceğinin somut bir örneğidir. Piyasa şartlarının bu şekilde devam etmesi durumunda, sahte paranın etkileri daha da büyüyebilir ve bu durum, hem bireysel yatırımcıları hem de genel ekonomik yapıyı olumsuz bir biçimde etkileyebilir.