İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 20 Aralık 2024 tarihinde “Samiye Özlem Gürses” isimli şahsın, “TV OZ” adlı YouTube kanalındaki yayında Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında sarf ettiği açıklamalarla dikkat çektiğini duyurdu. Başsavcılığın açıklamasında, Gürses’in TSK’yı “IŞİD yapısı, yani TSK-SMO yapısı” şeklinde nitelendirerek, özellikle Kürtlerin yaşadığı bölgelerde TSK’nın bu yapıyla benzerlikler gösterdiğini öne sürdüğü belirtildi. Bu ifadelerle Türk Silahlı Kuvvetleri’ni terör örgütleri ile bir tutarak, işkence ve katliamlarla ilişkilendirilen bir kurum olarak gösterdiği ifade edildi.
Bunun üzerine, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, kamuoyunu yanıltıcı bilgi yayma ve devletin kurum ve organlarını aşağılamaya yönelik suçlamalarla hukuki süreç başlattı. Başsavcılığın açıklamasında, şüpheli Gürses’in ifadeleri nedeniyle re’sen soruşturma başlatıldığı ve bu süreçte Gürses’in yakalanarak gözaltına alındığı bilgisi verildi. Soruşturma, Türkiye’nin milli savunma ve güvenlik organlarına yönelik ciddi bir itham olduğundan ötürü büyük bir önem arz ediyordu.
Emniyet Müdürlüğü’ndeki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen Gürses, savcılıktaki ifadesinin tamamlanmasının ardından tutuklama talebiyle mahkemeye gönderildi. Bu gelişme, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik sık sık dile getirilen eleştiriler ve ifadelerin, hukuki bir sürece dönüşmesinin önemli bir örneği olarak kaydedildi.
Toplumda tartışmalara yol açabilecek bu tür açıklamaların, özellikle ülkenin güvenliği açısından hassas olan TSK ile ilgili yapılması ve bunun sonucunda hukuki süreçlerin başlatılması, kamuoyunda çeşitli tepkilere neden oldu. Her ne kadar ifade özgürlüğü temelinde değerlendirilecek olsa da, devletin en önemli güvenlik kurumlarından biri olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin terörle ilişkilendirilmesi, izleyiciler ve dinleyiciler üzerinde olumsuz bir etki yaratarak, toplumsal barışı tehdit edebilecek boyutlara ulaşabileceği düşüncesi, kamuoyunda yaygın bir görüş haline geldi.
Bu olaya ilişkin geniş bir kamuoyu araştırması da yapılması beklenirken, çeşitli medya platformları ve sosyal medya üzerinden de olayla ilgili bilgilerin paylaşılması, durumu daha da ilginç hale getiriyor. Özellikle, Youtube gibi sosyal medya kanallarında, bireysel düşüncelerin ve görüşlerin paylaşılmasının ne denli bir etkisi olduğu da bir kez daha gözler önüne serilmiş oluyor.
Özellikle Türkiye’de son yıllarda, sosyal medya üzerinden yapılan açıklamalar ve ifade özgürlüğü ile devletin kritik kurumlarının itibarını koruma arasındaki denge, daha da önem kazandı. Bu durum, ifade özgürlüğünün sınırları ve yasaların uygulanıp uygulanmayacağı konusunda çeşitli tartışmalara neden olabilecek önemde bir davanın başlangıcını işaret ediyor.