Zonguldak’ta düzenlenen yürüyüşün ardından Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şube Başkanı Erdoğan Kaymakçı ve TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Yüksel, bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Bu açıklama, maden emekçilerinin iş sağlığı ve güvenliği konusundaki endişelerini ve geçmişte yaşanan kazaların sorumluluğunun üzerlerine yıkılmasına karşı duyulan rahatsızlığı dile getirdi.
Açıklama, başta 3 Mart 1992’deki Kozlu, 17 Mayıs 2010’daki Karadon ve 13 Mayıs 2014’teki Soma gibi büyük maden kazalarında hayatını kaybeden emekçilerin anılmasıyla başladı. Kaymakçı ve Yüksel, bu kazalarda kaybedilen emekçilerin ailelerine başsağlığı dileyerek konuşmalarına devam ettiler.
İş sağlığı ve güvenliğinin tüm dünya için ciddi bir mesele olduğuna dikkat çeken maden mühendisleri, işçilerin sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamında çalışmasının sağlanmasının, günümüzde en önemli insanlık halleri arasında yer aldığını belirttiler. Gelişmiş ülkelerin madencilik alanında sıfır kaza hedefleri doğrultusunda çalıştığını, bu hedefe ulaşmanın da Türkiye için bir zorunluluk olduğunu vurguladılar.
Madencilik sektörünün risklerinin, özellikle yer altı kömür madenliği gibi zorlu alanlarda yoğun biçimde olduğunu ifade eden mühendisler, devlet ve işverenlerin iş sağlığı ve güvenliği konularında daha etkin bir denetim ve sorumluluk yüklenmesi gerektiğini belirttiler. Türkiye’nin madencilik tarihinde yaşanan kazaların acı verici bir gerçek olduğunu, ancak bu kazaların sorumluluğunun sadece işçilere ve mühendisler için yıkılmasının adil olmadığını, adaletin asıl sorumluları ortaya çıkarması gerektiğini vurguladılar.
Açıklamanın ilerleyen kısımlarında, 30 Haziran 2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’ndan da bahsedildi. Bu kanun, işverenlerin iş güvenliği için gerekli yükümlülükleri üstlenmesi gerektiğini açıkça belirtmekte. Ancak, maden mühendislerinin ve işçilerin haksız yere suçlandığı ve cezalandırıldığına dikkat çekildi. Gerçek suçluların göz ardı edilmesi ve mühendislerin günah keçisi ilan edilmesinin, yaşanan kazaların sebepleriyle ilgili sorunları çözemeyeceği belirtildi.
Öte yandan, maden işçilerinin ve mühendislerinin tutuklanma sürecinin, kazaların güvenliğini tehlikeye attığına vurgu yapıldı. Maden mühendislerinin ziraat mühendisi olarak değil, madencilik sektöründe kamu adına çalışan birer mühendis olduğunun unutturulmaması gerektiği ifade edildi.
Kaymakçı ve Yüksel, maden işçilerinin neden tutuklandığını sorgulayarak, Türkiye’deki diğer sektörlerdeki kazalarda bu durumun yaşanmadığını belirttiler. “Ölen Biziz, Yargılanan Biziz, Tutuklanan Biziz” ifadeleri ile duruma dikkat çekildi. Kaza sonrası uygulanan soruşturma ve kovuşturmalardaki aksaklıklar ile bu süreçlerin tahlil edilmeden yeni sorunlar ekleyerek yol alındığını belirttiler.
Sonuç itibarıyla, maden mühendislerinin yaşadığı sorunların kök sebebinin ele alınması gerektiği sonucuna varıldı. Bu sorunların çözülmesi ve önceliklerin belirlenmesi konusunda tüm paydaşların bir araya gelerek hareket etmesi gerektiği vurgulandı. Bağlı bulundukları meslek odalarının, üniversitelerin ve sendikaların birlikte harekete geçmesi gerektiği ifade edildi.
Maden mühendisleri, mevcut durumun devam etmesi halinde gelecekte yeterince mühendis bulmanın zorlaşacağına dikkat çekti. Maden mühendisliği bölümlerinin öğrenci bulmamakta olduğunun
