“`html
25 Mart 2009 tarihinde, Büyük Birlik Partisi’nin genel başkanı Muhsin Yazıcıoğlu, beraberindeki gazeteci İsmail Güneş ile dönemin BBP İl Başkanı Erhan Üstündağ, İl Başkan Yardımcısı Yüksel Yancı ve Belediye Meclis Üyesi adayı Murat Çetinkaya’nın bulunduğu bir helikopter, Kahramanmaraş’ın Göksun ilçesinde acı bir kaza geçirerek düştü. Bu trajik olay sonucunda Yazıcıoğlu ve beraberindekilerin hayatlarını kaybetmesi, Türkiye siyasetinde derin etkiler yarattı. Aradan geçen 16 yılın ardından, BBP’li Sivas Eski Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Avcı, helikopterin düşmesiyle ilgili ana davanın açılması için Sivas Adliye Sarayı’nda, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) üzerinden Kahramanmaraş’taki kazanın dosyasına bakan savcıya tanık olarak ifade verdi.
Mehmet Avcı, ifade öncesinde yaptığı açıklamalarda, o gün helikopter kazasında hayatını kaybeden arkadaşlarını arayan birçok kişinin olduğunu belirtti. Özellikle Yüksel Yancı’yı aradığını ve onun telefonunun çaldığını ifade eden Avcı, iletişim raporlarına göre saat 22.54’te gerçekleşen 12 saniyelik bir görüşme olduğunu söyledi. Ancak bu görüşmede karşında Yüksel Yancı’ya ait bir ses duymadığını, bunun yerine doğal ortam sesleri gibi seslerle karşılaştığını ifade etti. Yine GSM operatörlerinden alınan verilere göre Yüksel Yancı’nın, kazadan önce 21.00’e kadar birçok telefon görüşmesi yaptığı belirlendi. Bunun yanı sıra, kazadan hemen sonra Yüksel Yancı’yı arayan bir akrabasının karşısındaki kişinin, “Bu telefonu bir daha aramayın, başınız derde girer,” şeklinde bir uyarıda bulunduğunu aktardı.
Mehmet Avcı, helikopterin düşmesinin arkasında bir kaza olmadığını, bunun kesin bir suikast olduğunun açıkça ortada olduğunu vurguladı. 16 yıl geçmesine rağmen ana davanın açılmamasının kendilerini oldukça üzmekte olduğunu dile getiren Avcı, ‘Ana dava açılacak olursa bu süreç hızla çözüme ulaşacaktır.’ şeklinde bir beklenti taşıdığını ifade etti. Malatya ve Kahramanmaraş’taki mahkemelerdeki duruşmalarda, özellikle Ankara Yargıtay’daki gelişmelerin, olayın netliği konusunda birçok delil sunduğunu belirtti. Ancak, ana davanın açılmaması ve dosyanın sürüncemede kalması, kendilerini derinden endişelendirdi.
Özellikle savcıların dosyalarla yeterince ilgilenmediğini ve bu durumun dosyanın daha fazla uzamasına neden olduğunu ifade eden Avcı, toplamda 200 klasörden oluşan bu dosyaların okunup anlamadan görev değişiklikleri olduğunu ve bu durumun davanın ilerlemesini olumsuz etkilediğini belirtti. İfade vermek için Sivas Adliye Sarayı’na giden Mehmet Avcı, burada, 16 yıl süresince yaşanan tüm belirsizliklerin, davanın bir futbol maçına döndüğünü ve taca atıldığını düşündüğünü söyledi. Bu durumun aileleri yıldırmaya yönelik bir strateji olabileceği kanaatindeydi.
Mehmet Avcı, davanın zaman aşımına uğrayarak kapatılmasının, eylemi gerçekleştirenlerin amacına ulaşmasını sağlayacağını belirtti. Ancak, Muhsin Yazıcıoğlu’na inanan insanların bu dosyanın kapanmasına izin vermeyeceğini, bu durumu siyasi bir mesele haline getirmeyeceklerini vurguladı. Avcı, bu konudaki umudunu ve kararlılığını kaybetmemek gerektiğini; adaletin er ya da geç sağlanacağına inandığını söyledi. Bu nedenle, 16 yıllık bir bekleyişin ardından adaletin tecelli etmesi için süreci daha dikkatli takip etmelerinin gerektiğini düşündüğünü belirtti.
Sonuç olarak, Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümü ve onunla birlikte hayatını kaybeden arkadaşlarının durumu, Türkiye’deki siyasi, adli ve toplumsal dinamiklerin etkilendiği bir olay haline geldi. Helikopter kazası