Türkiye, deprem riski yüksek bir ülke olarak her an büyük bir sarsıntıya hazırlıklı olmak zorundadır. MTA Diri Fay Haritası’na göre Türkiye’de 5,5 ve üzeri büyüklükte deprem üretebilecek 485 diri fay bulunmaktadır. Bu fay hatlarının üzerinde 18’ten fazla kent bulunmaktadır. Çevre ve Şehircilik Bakanı tarafından yapılan açıklamalara göre, Türkiye’de yaklaşık 30 milyon konut ve 7,5 milyon iş yeri bulunmaktadır ve bunların yaklaşık %20’si riskli olarak değerlendirilmektedir. Riskli yapılar genellikle 2000’den önce inşa edilmiştir.
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun, 16 Mayıs 2012 yılında kabul edilmiştir. Bu kanun, kentsel dönüşüm çalışmalarını teşvik etmekte ve yapıların güvenliği hakkında önlemler alınmasını sağlamaktadır. Kanuna göre, riskli yapılar belirlenirken çeşitli kriterler dikkate alınmaktadır.
Kanuna göre, bir yapının riskli çıkması demek, o yapının depreme dayanıklı olmadığı anlamına gelmemektedir. Yapılan testler sonucunda riskli bulunmayan binalar da depreme dayanıklı olmayabilir. Bu durumda, kentsel dönüşümün önemli bir adım olduğu göz ardı edilmemelidir.
Eski yönetmeliklere uygun yapıldığı halde günümüz kurallarına uymayan binaların değerlendirilmesi önemlidir. Eğer bir binanın riskli çıkması durumunda yıkılması gerekiyorsa, bu durumun hukuki sorumluluğu net bir şekilde belirlenmelidir.
Sonuç olarak, her ne kadar eski yönetmeliklere uygun olarak yapılmış olsa da, günümüz standartlarına uygun olmayan binaların riskli olarak değerlendirilmesi durumunda sorumluluk konusunda netlik sağlanmalıdır. Aksi takdirde, depremde zarar gören yapılar için kimin sorumlu olduğu belirsizliğini koruyacaktır.