Türkiye İstatistik Kurumu ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından gerçekleştirilen tüketici eğilim anketi sonuçlarına göre hesaplanan tüketici güven endeksi, Mayıs ayında 80,51 iken Haziran ayında yüzde 2,7 oranında azalarak 78,3’e geriledi. Tüketici güven endeksi, 0-200 aralığında değer alabilmektedir. 100’den büyük olması tüketici güveninde iyimser bir durumu, 100’den küçük olması ise kötümser bir durumu ifade etmektedir.
Mevcut dönemde hane halkının maddi durumuyla ilgili sorulara verilen yanıtlara dayanılarak hesaplanan endeks değeri, Haziran ayında bir önceki aya kıyasla yüzde 2,2 azalarak 63,8’e geriledi. Aynı şekilde, gelecek 12 aylık dönemde hane halkının maddi durum beklentisi yüzde 4,4 azalarak 79,2’ye, genel ekonomik durum beklentisi yüzde 2,8 azalarak 76,1’e ve dayanıklı tüketim mallarına harcama yapma düşüncesi yüzde 1,6 azalarak 94,0’a düştü.
Tüketici güven endeksindeki bu düşüşler, tüketicilerin maddi durumlarına ve genel ekonomik duruma olan güvenlerindeki azalmayı göstermektedir. Gelecek döneme ilişkin beklentilerdeki bu negatif yönlü hareketler, tüketicilerin harcama eğilimlerini de etkilemektedir. Tüketici güven endeksindeki gerileme, tüketicilerin alım gücünde azalma ve gelecek döneme ilişkin belirsizliklerin etkisiyle yaşanmaktadır.
Özellikle maddi durum beklentilerindeki olumsuzlukların, tüketicilerin harcama kararlarını olumsuz etkileyebileceği düşünülmektedir. Tüketici güven endeksindeki düşüş eğilimi, ekonomik belirsizliklerin ve gelir beklentilerindeki zayıflamanın tüketiciler üzerindeki etkisini yansıtmaktadır. Bu durum, tüketicilerin harcama eğilimlerini ve ekonomik aktivitelerini sınırlayabilecek potansiyele sahiptir.
Sonuç olarak, tüketici güven endeksindeki gerileme, tüketicilerin maddi durum ve genel ekonomik beklentilerindeki olumsuzlukların bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum, tüketicilerin gelecek döneme ilişkin harcama planlarını ve tüketim tercihlerini etkileyebilecek önemli bir faktördür. Bu nedenle, tüketici güven endeksindeki değişimlerin yakından takip edilmesi ve ekonomik politikaların bu doğrultuda şekillendirilmesi gerekmektedir.