Son yıllarda ABD-Türkiye ilişkilerindeki gerilim, özellikle FETÖ darbesi ve PKK’ya açık destekle had safhaya ulaştı. Yakın bir gelecekte düzelme ihtimali de yok. Ancak araya son dönemde İsveç’in NATO üyeliğine Türkiye’nin onay vermesi girince suni de olsa bir bahar havası esmeye başladı. Bu havanın ne kadar devam edeceği de belirsiz.
Herhalde bu suni havanın biraz daha sürmesi nedeniyle birkaç gün önce ABD Dışişleri Bakanlığı kaynaklı bir haber yayınlandı. Habere göre, ABD Dışişleri Bakanlığı, Massachusetts Bölge Başsavcılığı’na gönderdiği mektupta, İstanbul’daki ölümlü trafik kazasının şüphelisi Eylem Tok’un Türkiye’ye iadesine ilişkin görüş bildirmişti. Ancak haberde kazayı yapan ve ABD vatandaşı olan oğluna ilişkin herhangi bir ayrıntı yoktu.
Buna rağmen atılan adımı olumlu değerlendiren Adalet Bakanı Yılmaz Tunç şu bilgiyi paylaşıyordu: “ABD Adalet Bakanlığı yetkililerinden bugün aldığımız bilgiye göre Eylem Tok ve Timur Cihantimur, ABD’de iade talebimiz kapsamında yakalanmışlardır. Süreci bakanlık olarak yakından takip ediyoruz.” Bu süreç nasıl sonuçlanır bilemem ama uzun zamandır ABD-Türkiye arasında herhangi bir iade gerçekleşmediği için, haberin duyulması bile birilerini özellikle de ABD’deki FETÖ’cüleri korkutmaya yetti. Nasıl korkmasınlar ki, bugün ABD’de yüzlerce kaçak FETÖ’cü var ve çoğu da kırmızı bültenle aranıyor. FETÖ’cüler “Bir yol açılır mı?” diye korku içinde süreci izliyor ve tartışıyorlar.
Türkiye 15 Temmuz darbe ve işgal girişiminden sonra darbecilerle ilgili kapsamlı dosyalar hazırladı ve FETÖ elebaşı Gülen’i ABD yönetiminden istedi. Ama ABD yönetimi vermedi ve “Dosyalar yetersiz” diye uyduruk bir gerekçeye sığındı. Oysa geçen zaman içinde ABD’de yaşayan FETÖ’cülerden birçoğu darbeyi planladıklarını açık açık itiraf etti. Firari gazeteci Ahmet Dönmez, uzun yazı dizileriyle bu gerçeği anlattı. Gülen’in dizinin dibinde büyüdüğü söylenen ve “sır küpü” olarak bilinen Osman Şimşek ise hem darbenin içindekileri açıkladı hem de yapının nasıl kirli para ilişkilerine girdiğini belgeleriyle ortaya koydu.
Çok değil bir ay önce de bizzat Gülen’in yeğeni Ebuseleme Gülen, Adil Öksüz’ün darbeyi nasıl planladığını, Gülen’in de kulağına eğilerek o darbe sonrası neler olacağını fısıldadığını tanıklarıyla anlattı ve bu sözleri günlerce tartışıldı. Bu ifşalar ve kendi aralarındaki “darbe” tartışmaları bile FETÖ’nün darbe yapan kirli bir örgüt olduğunu göstermeye yetiyor. Türkiye’nin hazırladığı dosyalara bile gerek yok.
İşte bu gerçek, Eylem Tok’un iade ihtimaliyle birleşince kaçak FETÖ’cüleri de korku sardı. “Acaba bu kez iade edilir miyiz?” diyenlerin sayısı bir hayli fazla. Üstelik ortada garip bir durum da var: ABD’de yaşayan FETÖ elebaşı Gülen’in en yakın adamları Abdullah Aymaz, Naci Tosun ve Ekrem Dumanlı gibi isimler dâhil binlerce FETÖ’cünün hiçbiri ABD vatandaşı değil ve çoğu kaçak yaşıyor. Türkiye tarafından da “kırmızı bülten”le aranıyor. Eğer ABD gerçekten uluslararası hukuk kurallarına uyacaksa ve Türkiye’yle arasında “bahar havası” esmesini istiyorsa işe önce 252 insanımızı 15 Temmuz’da katleden bu FETÖ’cülerden başlamalı ve onları Türkiye’ye iade etmeli.
Şu tabloya bakar mısınız; ABD hatta AB ülkeleri haklarında kesinleşmiş mahkeme kararı olan Kavala ve Demirtaş’ın serbest bırakılmasını istiyor ama darbe yapanlara, siyasete kumpas kuranlara, terörle sivilleri katledenlere sahip çıkıyor. Bu ikiyüzlülük değil de nedir? İçeriden birilerinin bu ikiyüzlülüğü görmemesini de sadece “adalet” arayışı olarak niteleyemeyiz.