Çalışanlar için enflasyonist bir ortamda yaşamak oldukça zorlaşmış durumda. Maaşlar enflasyon karşısında yetersiz kaldığı gibi, vergi yükü de oldukça ağır bir hal almış durumda. Örneğin, Ocak ayında 35 bin TL brüt maaş alan bir çalışanın net maaşı 27 bin 724 TL iken, yıl boyunca ödeyeceği gelir vergisi ise 39 bin 484 lira olmaktadır.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR), Türkiye’nin vergi yapısının adaletsiz olduğuna dikkat çekmektedir. Bir çalışanın brüt maaşı ile yan hakları toplamı olan 35 bin TL üzerinden yapılan hesaplamalara göre, yıl boyunca ödenecek gelir vergisi 39 bin 484 lira olmaktadır. Bu durumda, çalışanın eline geçen net ücreti ocak ayında 27 bin 724 TL iken, eylül ayında 4 bin 632 TL’ye kadar yükselebilmektedir.
Ücretli kesimin maaşlarından yapılan kesintiler sadece gelir vergisi ile de sınırlı değildir. SGK primi, işsizlik sigortası primi ve damga vergisi gibi kesintiler de çalışanların maaşlarından yapılmaktadır. Bu nedenle aylık 35 bin TL brüt maaş alan bir çalışanın yıl boyunca üzerinden yapılan vergi ve kesintilerin toplamı 103 bin 850 TL’yi bulmaktadır.
Öte yandan, Hazine’nin topladığı vergilerin büyük bir kısmı dolaylı vergilerden gelmektedir. Bu durum, işçi kesiminin daha fazla vergi ödemesine neden olmaktadır. 2014-2023 döneminde ücretlilerden alınan gelir vergisi tevkifatının bütçe gelirlerinin yüzde 16’sını oluşturduğu görülmektedir. Aynı dönemde Kurumlar Vergisi’nin payı ise yüzde 15.6 olarak kaydedilmiştir. Mülkiyet ve servetten alınan vergilerin bütçedeki payı ise yüzde 2.7’de kalmaktadır.
Sonuç olarak, Türkiye’de çalışanlar yüksek vergi yükü altında kalarak, maaşlarının önemli bir kısmını devlete ödemektedir. Bu durum, adaletsiz vergi sisteminden kaynaklanmakta olup, çalışanların alım gücünü olumsuz etkilemektedir. Adaletli bir gelir dağılımı ve vergi sistemi için reformların gerekliliği konusunda yapılan vurgular, toplumun geniş kesimleri tarafından dikkate alınmalıdır.