Belce ÖRÜ
Nobel ödüllü Prof. Dr. Daron Acemoğlu, Türkiye’de toplumun yarısının asgari ücret fakirliği içinde yaşadığını ifade etti. Bu açıklama, Şahinler Holding Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Şahin’in hayat hikayesinin anlatıldığı “Sıfırdan Zirveye” adlı kitabının tanıtım etkinliği sırasında gerçekleştirildi. Bu etkinlikte Prof. Dr. Daron Acemoğlu, Türkiye ve dünya genelinde toplumsal ve ekonomik durumu etkileyen dört ana tema üzerinde durarak kapsamlı bir sunum yaptı. Bu temalar, yapay zeka, yaşlanan nüfus, iklim değişikliği ve bölgesel değişiklikler olarak belirlendi. Ayrıca Acemoğlu, Sözcü gazetesinin yönlendirdiği sorulara da yanıt verme fırsatı buldu.
Belce Örü, SÖZCÜ gazetesinin editörü olarak Acemoğlu’na yönelttiği sorularla konuyu derinleştirdi. Acemoğlu, Türkiye’deki orta gelir grubunun eridiğine dair önemli gözlemler sundu. “Türkiye’de orta kesim kim?” diye sorarak, toplumun yüzde 50’sinin asgari ücretle geçinmeye çalıştığını vurguladı. Bu durumun içerisinde yaşadıkları sıkıntıları ve aslında bu durumun nasıl bu hale geldiğine dair sorgulamalar yaptı. Acemoğlu, sürdürülebilir bir ekonomik büyüme için, işçi sınıfı ve orta sınıfın refahının yalnızca artan ücretlerle değil, verimlilikle sağlanabileceğini belirtti. Enflasyonun bir sorun olabileceğini ancak bunun aynı zamanda sistemin genel bir semptomu olduğunu belirtti. Ayrıca, ekonomi hakkında bazı tedavi yöntemleri de önerdi.
Acemoğlu’na göre, ekonomik sorunların çözümünde öncelikle hukuk sisteminin ve diğer kurumsal yapıların güçlendirilmesi, yolsuzlukla ciddi bir şekilde mücadele edilmesi ve eğitim kalitesinin artırılması gerektiği ifade edildi. Ayrıca, yalnızca otomasyona odaklanmak yerine insan kaynağının verimliliğini artırmaya yönelik teknoloji kullanımı da kritik bir öneme sahip olduğu vurgulandı.
Suriye’de Fırsattan Çok Belirsizlik Varlığı
Sözcü Gazetesi, Suriye’deki dönüşümün Türkiye’deki reel sektör ve iş gücü piyasalarına etkilerini sordu. Acemoğlu, bu konuda Ortadoğu’nun çok karmaşık bir yapı arz ettiğini ve bölgede fırsattan ziyade belirsizliklerin daha fazla olduğunu belirtti. Esad rejiminin baskıcı bir geçmişe sahip olduğunu, ancak şu an Suriye’de bir barış ortamının oluşup oluşmadığı konusunda net bir görüş belirlemenin zor olduğunu dile getirdi. Türkiye’nin bu karmaşık yapıda yükselen gruplar arasında öne çıktığını ancak savaşın etkilerinin tam olarak ortadan kalkmadan büyük güç dalgalarının bölgeye girişinin pek mümkün görülmediğini de sözlerine ekledi.
Sonuç olarak, Acemoğlu’nun açıklamaları, Türkiye’nin sosyal ve ekonomik dinamikleri ile Ortadoğu’daki gelişmeleri anlamak için kritik bir bakış açısı sunuyor. Türkiye’deki gelir dağılımındaki adaletsizlikler, korumacı politikalar ve yolsuzlukla mücadele gibi konular, sadece ulusal düzeyde değil, uluslararası düzeyde de önemli etkiler yaratacak nitelikte. Acemoğlu’nun sunduğu bu perspektif, hem akademik hem de pratik açıdan değerlendirilmeye değer bir tartışma zemini oluşturuyor.