Aile hekimleri için son yayınlanan düzenlemeler örneğin Aile Hekimleri Ödeme ve Sözleşme Yönetmeliği sonrası, Aile Hekimliği Tarama Takip Kılavuzu da büyük bir tartışma konusu haline gelmiştir. Bu kılavuz ile aile hekimlerinin her ay toplamda 300 hastaya tarama takip yapabilmesi için gerekli olan muayene süresi ve veri girişinin yalnızca 1,5 dakikada tamamlanması gerektiği belirtilmiştir. Bu durum aile hekimlerinin iş yükünü büyük ölçüde artırmakta ve sağlık hizmeti sunumunu olumsuz etkilemektedir.
ANKARA (İGFA) – Aile Hekimliği Tarama Takip Kılavuzu resmen yayınlandı. Kılavuzda belirtilen kriterlerin, hastaların sağlık sorunlarına çözüm üretmekten çok daha çok veri toplamak amacı taşıdığı ifade edilmektedir. Bu durumu eleştiren Birlik ve Dayanışma Sendikası 3 Nolu Şube Başkanı Dr. Hacı Yusuf Eryazğan, sağlıkta kalitenin artırılmasındansa, daha öncelikli olan veri toplama işleminin öne çıktığını ifade etmektedir.
Dr. Eryazğan, Aile Hekimliği ve Sözleşme Yönetmeliği ile aile hekimleri ve diğer sağlık çalışanlarına yönelik olan bu baskının bitmediğini, aksine daha da arttığını vurgulamaktadır. Aile Hekimliği Tarama Takip Kılavuzu’nun sağlık sektörüne herhangi bir fayda sağlamadığını belirten Eryazğan, durumu oldukça eleştirel bir şekilde değerlendirir. Bunun yanı sıra, ortalama 3 bin hastaya bakan bir aile hekiminin, kere gebe, bebek, çocuk izleme ve aşı dışındaki muayenelerde muayene süresinin yalnızca 1.5 dakika olması gerektiğini detaylandırmaktadır.
2. BASAMAK ENTEGRASYONU OLMAYAN TAKİP İŞE YARAMAZ! Dr. Hacı Yusuf Eryazğan, tarama takip işlemlerinin kapsamlı bir şekilde yapılabilmesi için ikinci basamak entegrasyonunun önemli olduğunu belirtmektedir. Tarama uygulamalarına katılımın zorunlu olmadığını, ayrıca kronik hastalık takibinde bu entegrasyonun eksik olduğunu vurgulayan Eryazğan, son 5 yıldır bu durumun devam ettiğini ve sadece veri toplamak amacı güdüldüğünü ifade etmektedir.
“Bir web sitesine veri girmek için yapılan bu taramanın, 1,5 dakikalık süre içinde hastanın gerçek sorununu aktaramayacağını daha önce belirtmiştik.” diyen Eryazğan, Sağlık Bakanlığı’nın bu tür eleştirileri görmezden gelmesini ve vatandaşları yanlış bilgilendirmesini kesinlikle kabul etmediklerini dile getirmektedir.
Bu durum, sağlık hizmetlerinin kalitesini tek başına artırmak için gereken adımların atılmadığını, aksine mevcut düzenlemelerin sağlık çalışanlarının üzerindeki iş yükünü artırarak hizmet kalitesini düşüreceğini göstermektedir. Aile hekimleri, hastalarının sağlık ihtiyaçlarına verimli bir şekilde yanıt veremeyeceği bir ortamda çalışmayı sürdürebilecek midir? İşte bu soru, sağlık sektörünün geleceği açısından son derece önem taşımaktadır.