İstanbul’da izinsiz gösterilere katılım nedeniyle başlatılan soruşturma çerçevesinde tutuklananların aileleri, adliye önünde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile ilgili isimlere tepki gösterdi. Gözaltındaki şüphelilerin tutuklanmasının ardından ailelerin yaşadığı zorluklar, medyada geniş bir şekilde yer buldu. Bu olaylar, hem tutuklamaların neden olduğu etkiyi hem de ailelerin bu süreçte hissettiklerini gözler önüne serdi.
198 Şüpheli Tutuklandı
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve onun Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik yürütülen kapsamlı soruşturma sonrası, İzinsiz toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılanlar hakkında birçok işlem başlatıldı. Söz konusu soruşturma çerçevesinde, ‘Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet’, ‘görevli memura mukavemet’, ve ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ gibi suçlamalarla toplamda 206 şüpheli gözaltına alındı. Emniyet işlemleri tamamlandıktan sonra bu 206 şüpheliden 8 kişi adli kontrol şartıyla serbest bırakılırken, geri kalan 198 şüpheli tutuklanarak cezaevine gönderildi.
“Ellerim Kırılaydı da Göndermeseydim”
Tutuklama kararları sonrası tutuklananların aileleri, adliye önünde toplanarak basın açıklaması yapan CHP’li milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Mahmut Tanal ve CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik’e sert tepkilerde bulundu. Ailelerden biri, CHP’li Tanrıkulu’na hitaben, “Eğer bu gençleri dışarı çıkarmayı düşünüyorsanız, onlara siper olmalısınız” diyerek düşüncelerini dile getirdi. Bir annenin “Ellerim kırılaydı da göndermeseydim” şeklindeki sözleri, tutukluların ailelerinin yaşadığı derin duygusal yıkımı gözler önüne serdi.
Başka bir aile, “Bu nasıl bir CHP, çocuklarımız içerde” diyerek öfkesini haykırdı. Başka bir grup ise, “O zaman Özgür Özel’e söyleyin, Saraçhane’de toplanacağına, buraya gelip bizi görsün” diyerek kendi taleplerini dile getirerek, yöneticilere karşı eleştirilerini yöneltti. Bu tepkiler, ailelerin yalnızca tutuklu olan çocukları için değil, aynı zamanda kendileri için de büyük bir mücadele verdiklerini ortaya koyuyor.
Bu protesto olayı, İstanbul’daki izinsiz gösterilere katılanların durumunu ve bu katılımların ardından yaşanan süreci daha görünür hale getiriyor. Ailelerin tutuklamalar sonrası yaşadığı endişe ve protestolar, toplumun çeşitli kesimlerinde yankı bulurken, siyasi tartışmalara da zemin hazırlıyor.
Sonuç olarak, İstanbul’da gerçekleşen bu olaylar, ülkenin siyasi havasında önemli bir etki yaratırken, bireylerin ve ailelerin dramatik durumlarını da gözler önüne seriyor. CHP’ye yöneltilen bu eleştiriler, siyasi partilerin kamuoyuyla olan ilişkilerini ve toplumsal hareketlere verdiği tepkileri sorgulatan bir durumu meydana getiriyor. Bu bağlamda, adaletin ne kadar ayrım gözetmeden işlediği ve toplumun her kesiminde hissedilen duygu durumları, Türkiye’nin mevcut siyasi atmosferinde tartışılmaya devam edilecektir.
