Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik yapılan operasyonlar ve üniversite öğrencilerinin tutuklanmasına karşı gelen tepkiler durmak bilmiyor. Frankfurt Başkonsolosluğu, İmamoğlu için toplanan imzalara, Alman Anayasası’nı ihlal ederek yasa dışı bir şekilde el koyduğu iddialarıyla gündeme geldi. Bu durum, Avrupa’da demokratik hakların ihlal edildiği yönünde eleştirilerin artmasına sebep oldu.
ANAYASAL SUÇ
Yaşanan bu gelişmelerin ardından yeni imza kampanyaları başlatıldı. Alman vatandaşlarının da destek vermek için imza atmaya geldiği bildirildi. Fakat bu süreçte, yandaş medya tarafından kışkırtılan bazı kişiler, imza toplayanlara karşı fiziki ve sözlü saldırılarda bulunmaya başlamış durumda. Bu olaylar, toplumda büyük bir rahatsızlık oluştururken, demokratik hakların tipik bir şekilde kullanılması engellenmeye çalışıldığına değiniliyor.
Özellikle Frankfurt Başkonsolosluğu’nun, İmamoğlu için toplanan imzalara el koyup yırtmasının anayasal bir suç olduğu ileri sürülüyor. İmza toplayanların ve imzaların el konulmasının mağduru olanların hukuki yardım aldıkları belirtiliyor. Türk vatandaşlarının imzalarının yırtılmasının hemen ardından, Alman vatandaşlarının da destek vermek için imza toplama sürecine katıldığı gözlemleniyor. Bu durum, uluslararası toplumda tepkilere sebep olmakta.
Münih şehrinde, “Arkadaşlarımızı bırakın” eylemi gerçekleştiren üniversite öğrencileri, AKP yanlıları tarafından tehdit edildi. Bu tehditler arasında, “Konsolosluk hepinizi fişleyecek. Türkiye’ye zor gidersiniz” sözleri yer alıyordu. Stuttgart’taki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) üyelerine de “Siz terörist misiniz? Bakın, hepinizi kameraya alırız” gibi sözlerle sözlü ve fiziksel saldırılar yapılmıştır. Bu tür saldırılar, Almanya’daki Türk vatandaşları arasında büyük bir endişe kaynağı olmaya devam ediyor.
Harika bir demokratik kültüre sahip olduğu söylenen Almanya’da, bu tür olayların yaşanması, toplumun bazı kesimlerini derinden üzmektedir. İmamoğlu ve destekçileri, medeni bir muhalefetin yürütülmesi adına daha fazla insanlar üzerinde etkili olmak adına seslerini yükseltmeye devam ediyorlar. Özellikle, bu süreçte hukuk sisteminin yanı sıra demokratik hakların korunması gerektiği göz önüne seriliyor.
Eylemlere katılan gençler, ümitli bir gelecek için savaştıklarını ve demokratik haklarını sonuna kadar savunacaklarını belirtiyor. Almanya’daki Türk diasporasının bu durumu sahiplenmesi ve beraber hareket etmesi gerektiği düşünülüyor. Bu tür olayların, toplumları bölmek yerine birlik ve beraberlik içinde bir arada durmalarını sağladığı belirtiliyor.
Alman hükümetinin ise olaylara dair nasıl bir tutum takınacağı merak konusu. Siyasi otoritelerin, bu tür yasadışı müdahalelere karşı nasıl bir yanıt verecekleri, Avrupa’da insan haklarının korunması açısından önemli bir gösterge olacak. Hükümetin atacağı adımlar, hem Türk vatandaşlarının hem de diğer Avrupa toplumlarının demokratik haklarını nasıl koruyacağı konusunda belirleyici olacaktır.
Ekrem İmamoğlu’na yönelik yapılan bu operasyonlar ve destekçilerine karşı gerçekleştirilen saldırılar, toplumda kutuplaşmaya neden olurken, uluslararası diyalogların zedelenmesine de sebep olabileceği düşünülüyor. Almanya’daki sivil toplum kuruluşları ve insan hakları savunucuları, bu tür yasadışı müdahaleler karşısında duyarlılık geliştirmekte ya da geliştirmeye çalışmaktadır.
Sonuç olarak, Almanya ve diğer Avrupa ülkeleri, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik yapılan bu tür saldırılara ve hukuks
