‘Bali tatilinde scooter ile kaza geçiren gençler’ olayı, sosyal medyada yayılan bilgilerle birlikte büyük bir tartışma konusu haline geldi. Bu olayda adı sıkça geçen kişi, Bilge Kaan Baş’tı. Baş’ın arkadaşı için yaptığı sosyal medya paylaşımları gerçeklerle örtüşmeyen ve provokatif bir nitelik taşıyan beyanlar içeriyordu. Ancak daha sonra Baş’ın, daha önce attığı “Allah için bu ülkeden alın beni” şeklindeki paylaşımı silmesi dikkat çekiciydi.
Olayın gerçek yüzü ise zamanla bir bir açığa çıktı. Kaza geçiren genç için Türkiye’de devlet hastanelerinde ücretsiz tedavi yapıldı. Ancak tedavi miktarı açıklanınca 100 bin dolar gibi bir rakam ortaya çıktı. Gençler, ambulans uçak talep etti ve Türkiye’nin sağlık bakanlığına başvurdu. Bali’deki hastane yetkilileriyle görüşülerek, tarifeli uçakla dönüş yapılabileceği teşhisi konuldu. Ancak ambulans uçakla dönüş maliyeti 200.000 doları bulunca THY Business Class hizmeti tercih edildi. Uçak bileti için büyükelçilik aracılığıyla Dışişleri Bakanlığı’na başvuruldu ve Ekrem İmamoğlu’nun bileti aldığı duyuruldu.
Gazeteci Cüneyt Özdemir, Sağlık Bakanlığı’nın ambulans uçak sağlamadığını iddia ederek olayın daha geniş kitlelere yayılmasına öncülük etti. Bu durum Sağlık Bakanlığı’nın hedef alınmasına neden oldu. Ancak gerçekler ortaya çıktığında, olayın aslında farklı olduğu anlaşıldı. Sağlık Bakanlığı’nın kırık bir durum için 200.000 dolarlık uçağı göndermemesi, sorunun gerçekte ne olduğu konusunda şeffaf bir bakış açısı sunulmasını engelledi.
Sonuç olarak, Bali’de yaşanan scooter kazası sonrası gelişen olaylar, sosyal medyada başlayan spekülasyonlarla birlikte kamuoyunun dikkatini çekti. Ancak gerçekler zamanla ortaya çıktı ve çıkan her detay, olayın farklı bir boyuta sahip olduğunu gösterdi. Bu süreç, atılan her adımın derinlemesine incelenmesi gerektiğini ve yanlış bilgilerin yayılmasının son derece ciddi sonuçlara yol açabileceğini bir kez daha gözler önüne serdi.