Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, katıldığı bir canlı yayında asgari ücrete dair önemli açıklamalarda bulundu. Bu bağlamda, asgari ücrete yapılacak olası bir ara zamın gerekliliği hakkında sorular alırken, hükümetin hedefi olan vatandaşların satın alma gücünü koruma çabalarını vurguladı.
Işıkhan, asgari ücrete yönelik yapılacak düzenlemelere dair, “Hükümet olarak vatandaşlarımızın satın alma gücünü korumak zorundayız. 2025 yılında enflasyonda ciddi anlamda iyileşmeler bekliyoruz. Düşüşün başladığını göreceğiz.” şeklindeki sözleriyle, gelecekteki ekonomik duruma dair umutlarını dile getirdi. Ancak, olumsuz bir durum karşısında, yıl ortasında, yani Temmuz ayında bir değerlendirme yapılabileceğini de belirtti.
Bakan Işıkhan, asgari ücretin ekonomik sistemin güçlendirilmesi amacıyla 1 yıl süreyle belirlendiğini ifade ederek, “Eğer böyle bir ihtiyaç hasıl olursa biz yine hükümet olarak çalışırız ve gerekli iyileştirmeyi yaparız. Amaç, vatandaşların satın alma gücünü korumak.” dedi. 2023 yılında ekonomik koşulların kötüleşmesi durumunda, yeniden destek sağlayabileceklerini de sözlerine ekledi. Ancak, 2025 yılının genel olarak olumlu sonuçlar doğuracağına dair inanç beslediğini de vurguladı.
ELEŞTİRİLERİN ODAĞINDAYDI
2025 yılında yalnızca 9 milyon çalışanın doğrudan etkilendiği asgari ücret, %30 oranında artırılarak 22 bin 104 lira olarak belirlendi. Ancak bu rakam, işçi taleplerinin oldukça altında kalması nedeniyle çeşitli eleştirilerin odağı haline geldi. Türk-İş, bu yıl asgari ücretin 17 bin 2 lira olmasını istemesine rağmen, hükümet tarafından belirlenen rakamın yetersiz olduğunu savundu. Bu sendika, aslında asgari ücretin 29 bin 583 liraya çıkarılmasını talep ediyordu.
Diğer yandan, DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) ise iki asgari ücretin de yoksulluk sınırına ulaşması gerektiğini öne sürdü. Türk-İş’in Kasım ayı açlık-yoksulluk verilerine göre yapılan hesaplamalarda, DİSK’in talep ettiği miktar, 66 bin 976 TL olan yoksulluk sınırının yarısı olan 33 bin 500 TL olarak belirlendi. Bu durum, asgari ücretin belirlenmesinde işçi ve emekçi ile işverenlerin beklentileri arasındaki uçurumun ne kadar büyük olduğunu gözler önüne seriyor.
Asgari ücretin belirlenmesine ilişkin işveren ve yabancı kuruluşların talepleriyle uyumlu bir yaklaşım benimsenmesi, toplumsal kesimlerden ciddi eleştiriler aldı. Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, bu durumu “Bu rakamı kabul etmek mümkün değil. 1 yıllık belirlendi. 6 aylık belirlenmiş olsa bile kabul edilemez.” sözleriyle ifade etti. Burada, işçilerin yaşam standartları ve ekonomik refahlarının korunması konusundaki kaygılar bir kez daha gündeme geldi.
Asgari ücretin belirlenme süreci, Türkiye’nin mevcut ekonomik durumu ve sosyal dinamikleri göz önünde bulundurulduğunda oldukça kritik bir önem taşıyor. Bu süreçte, hükümetin alacağı kararların toplum üzerindeki etkileri, yalnızca çalışanları değil, aynı zamanda geniş kesimleri etkileyecek.
Özellikle, asgari ücretle geçinen insanların günlük yaşamlarını sürdürmede karşılaştıkları zorluklar ve enflasyon koşulları, bu konuyu daha da önemli hale getiriyor. Asgari ücretin düşük kalması, yoksulluk oranlarının artmasına neden olabiliyor ve bu da