Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi, 2025 yılı itibarıyla gerçekleştirdiği kritik bir oturumda Türkiye’deki siyasi duruma dair önemli değerlendirmelerde bulundu. Bu acil oturumda, özellikle muhalefet partilerinin seçilmiş belediye başkanlarına yönelik yürütülen yargı süreçleri ve tutuklamaların sonlandırılması gerektiğine dair vurgular yapıldı. Kongre, Türkiye’nin demokratik müktesebatını ve yerel yönetimlerin bağımsızlığını koruma konusundaki sorumluluklarını hatırlatarak, bu tür uygulamaların demokratik değerlerle çeliştiğini belirtmiştir.
“SAVUNMA HAKLARI GÜVENCE ALTINA ALINSIN”
Bildiride, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve diğer tutuklu belediye başkanlarının serbest bırakılması talep edildi. Kongre, bu kişilerin savunma haklarının güvence altına alınmasının zorunlu olduğuna, ayrıca delil yetersizliği nedeniyle uzun süreli tutukluluk uygulamalarından kaçınılması gerektiğine vurgu yaptı. Bu açıklamalar, özellikle uluslararası insan hakları alanında önem taşıyan bir çağrı niteliğindedir ve demokratik temellerin sarsılmaması için atılması gereken adımları işaret etmektedir.
Kongre, Türkiye’deki mevcut yargı ve yönetim uygulamalarını eleştirerek, muhalif belediye başkanlarının görevden alınması, tutuklanması ve yerlerine kayyum atanması işlemlerinin hızla arttığını ifade etti. Bu tür uygulamaların, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na aykırı olduğunu belirtmekle birlikte, bu durumun aynı zamanda demokratik değerlerle çeliştiği konusunda da ciddi endişelerini dile getirdi.
“İMAMOĞLU 2019’DAN BERİ YARGI BASKISI ALTINDA”
Bildiride, Ekrem İmamoğlu’nun 2019 yılından bu yana sürekli bir yargı baskısı altında olduğu ifade edildi. 23 Mart’ta gerçekleştirilen tutuklamanın, Türkiye’deki demokrasiye yönelik ciddi bir saldırı olarak değerlendirilmesi gerektiği vurgulandı. 2016 yılından bu yana, yaklaşık 150 belediye başkanının görevden alındığı ve milyonlarca vatandaşa demokratik temsilden mahrum bırakıldığına dikkat çekildi. Bu durum, yerel demokrasinin işleyişini doğrudan etkileyen ciddi bir sorun olarak öne çıkıyor.
Aynı zamanda bildiride, belediye başkanlarının tutuklandığı veya görevden alındığı bölgelerde ifade ve toplanma özgürlüğünü ciddi şekilde kısıtlayan gösteri yasaklarının yaygınlaştığına da vurgu yapıldı. Bu tür uygulamaların, toplum içindeki demokratik katılımı azaltma yönünde ciddi bir tehdit oluşturduğu ifade edildi. Kongre, yerel yönetimlerin demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğünün korunmasında kritik bir rol oynadığını belirterek, bireylerin ve toplulukların bu haklardan mahrum kalmaması için eleştirilerine devam edecektir.
Kongre, siyasi görüş farklılıklarına bakılmaksızın yerel yöneticilerin, baskı ve misilleme korkusu olmadan görevlerini sürdürmeleri gerektiğinin altını çizerken, bu konudaki tavır ve duruşunu açıkça ortaya koymuştur. Bu yaklaşım, yerel demokrasinin güçlendirilmesi ve siyasi katılımın teşvik edilmesi adına son derece önemlidir. Yerel yönetimlerin bağımsızlığı, demokrasinin sağlıklı işlemesi için kaldırıcı bir unsur olarak değerlendirilmektedir.
Sonuç olarak, Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi’nin bu çağrısı, sadece Türkiye için değil, tüm Avrupa için önemli bir mesaj niteliğindedir. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, insan haklarının korunması ve ifade özgürlüğünün sağlanması, demokratik toplumların olmazsa olmazları arasında yer alır. Bu bağlamda, uluslararası toplumun Türkiye’deki durumu dikkatle izlemeye devam etmesi