Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 14 Mayıs’ta görülen bir duruşmada, uyuşturucu madde ticareti suçundan tutuklu yargılanan sanığın avukatı olan Demirdiş’in, Türkiye Cumhuriyeti’nin laik bir hukuk devleti olduğunu ve mahkemenin bağımsızlığının Anayasa tarafından güvence altına alındığını belirterek, mahkeme başkanı ve üye hakimi reddettiği ifade edildi. Demirdiş’in, hakimin başörtüsü takarak duruşmaya çıkmış olmasını gerekçe göstererek hakimi reddetme talebinde bulunduğu ve bu gerekçenin Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer alan hakimin reddedilmesine sebep olacak durumlar arasında olmadığı vurgulandı.
Ankara 35. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede, Demirdiş’in “görevi kötüye kullanma” ve “halkın dini değerlerini alenen aşağılama” suçlarını işlediği iddiasıyla 6 ay ile 2 yıl arasında değişen hapis cezalarıyla cezalandırılması talep edildi. Mahkeme, iddianamenin kabul edilmesi sonucunda Demirdiş’in yargılanmasına başlanmasına karar verdi.
Mahkeme sürecinde Demirdiş’in, mahkeme başkanı ve üye hakimi reddetme talebi kamuoyunda farklı yorumlara neden oldu. Bazı kesimler, Demirdiş’in bu talebinin laiklik ilkesinin korunması gerektiğini vurgularken, diğer kesimler ise bu talebin adaletin işleyişine müdahale anlamına geldiğini savundu. Diğer yandan, başörtüsü ve dini inançlar konusundaki hassasiyetlerin hukuk sisteminde nasıl ele alınması gerektiği üzerine çeşitli tartışmaların sürdüğü görüldü.
Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşma, Türkiye’deki hukuk sistemindeki laiklik anlayışı ve bireylerin dini inançlarının yargı süreçlerindeki yeri üzerine önemli bir tartışma konusu haline geldi. Mahkeme sürecinde yaşananların, Türkiye’nin Hukuk Devleti kimliğine uygun şekilde çözümlenmesi ve hukuki süreçlerin tarafsızlık ilkesine uygun bir şekilde ilerlemesi gerektiği belirtiliyor. Bu olay, Türkiye’deki laiklik ve dini inançlar konusundaki hassasiyetleri bir kez daha gündeme getirerek, hukuk sisteminin dinamiklerinin ve adalet mekanizmasının nasıl işlediği üzerine toplumsal bir tartışma yaratmış durumda. Bu sebeple, hukukun üstünlüğü ilkesinin korunarak, herkesin adil bir yargılama sürecine tabi tutulması önem arz etmektedir.