İstanbul’da 2 Ekim 2023 tarihinde bir televizyon programı sunan Ayşenur Arslan, geçici olarak İçişleri Bakanlığı önünde meydana gelen bombalı terör eylemi hakkındaki yorumlarıyla ilgili bir soruşturmanın tamamlandığı bilgisi paylaşıldı. Arslan’ın sözlerinin terör örgütleri açısından yol gösterici olabileceği belirtiliyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, şüpheli Ayşenur Arslan’ın sarf ettiği sözlerin terör örgütü propagandası niteliği taşıdığı ifade edilmektedir. İddianamede, Arslan’ın sözlerinin toplumsal kargaşa ve infial yaratma potansiyeli taşıdığı, bu sebeple de çeşitli terör örgütleri tarafından gerçekleştirilebilecek eylemlere yönelik yol gösterici ve fikir verici nitelikte olduğu vurgulandı.
Merakla beklenen iddianamede, Ayşenur Arslan’ın ifadesine de yer verildi. Arslan, söylediklerinin yanlış anlaşıldığını belirterek, “Cümlelerim, gelinen noktada her ne kadar maksadını aşmış olsa da kast etmek ve işaret etmek istediğim noktayı ifade etmeye çalıştım,” dedi. İçişleri Bakanı’nın son dönemde gerçekleştirilen başarılı operasyonları ardından kendisine yönelik mesajların olabileceği düşüncesinin oluştuğunu belirten Arslan, terörle ilgili ifadelerinde terörü güzelleştirici bir dil kullanmadı. Arslan, “Sıklıkla tereddüt etmeden terör örgütü olarak nitelendirdiğim PKK dahil hiçbir terör örgütünün propagandasını yapmam mümkün değildir,” dedi. Bu bağlamda, “Sözlerim yanlış anlaşılmıştır,” şeklinde bir açıklama yaptı.
Öte yandan, hazırlanan iddianamede Arslan için ‘terör örgütü propagandası yapmak’ suçundan toplamda 1 yıl 6 aydan 7 yıl 6 aya kadar hapis cezası talep edilmekte. Şüphelinin konusuyla ilgili yargı sürecinin önümüzdeki günlerde İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayacağı bildirildi. Bu süreç, Ayşenur Arslan’ın kariyeri ve kamuoyundaki algısı açısından da önemli bir dava süreci olarak değerlendirilmektedir. Arslan’ın sözlerinin mahkeme sürecinde nasıl bir delil ile destekleneceği ve olayın gelişimleri merakla beklenmektedir.
Sonuç olarak, Ayşenur Arslan’ın sözlerinin terör örgütü propagandası ile ilişkilendirilmesi, Türkiye’deki terörle mücadele politikaları ve medyanın bu konudaki rolü açısından da büyük bir öneme sahip. Bu dava, yalnızca bir bireyin ifadesi değil, aynı zamanda özgürlük ve ifadenin sınırları, terörle mücadele yöntemleri ve medya etik ilkeleri üzerine de derin tartışmalara yol açabilir. Sürecin nasıl gelişeceği ve Mahkeme’nin vereceği karar, önümüzdeki günlerde dikkatle izlenecektir.