İstanbul Depremi ve Kanal İstanbul Projesi Üzerine Düşünceler
İstanbul, 6.2 büyüklüğündeki depremle bir kez daha sarsıldı. Bu durum, pek çok vatandaşın panikle kendilerini sokaklara atmasına neden olurken, iktidarın tartışmalı Kanal İstanbul projesine dair endişeleri yeniden gündeme geldi. DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, yaşanan bu olayların ardından önemli açıklamalarda bulundu. Babacan, İstanbul’da yaşayanların sevdikleri için kaygılanmamaları gerektiğini ve her deprem anında endişe duymamak için yetkililerin dikkatına çağrı yaptı. Bu çağrısında, “Garabet projeyi bir daha açılmamak üzere rafa kaldırın.” ifadesini kullandı.
Babacan, Kanal İstanbul’un, İstanbul’un Avrupa yakasını bir “Ada” haline getireceğini belirtti. Bu “Ada”nın doğuda ve batıda sınırlı sayıda köprü ile ana karaya bağlanacağını dile getiren Babacan, bu durumun deprem ve savaş gibi felaket anlarında ulaşım ve tahliye açısından büyük zorluklar yaratabileceğine dikkat çekti. İnsanların doğu ve batıda köprülere yığılabileceğini söylerken, şehrin en zayıf bölgelerinden biri olan Küçükçekmece-Marmara hattında bu projenin hayata geçirilmesinin insan hayatını hiçe saymak olduğunu ifade etti. Ayrıca, İstanbul’un gerçek sorunlarına sırt çevirdiğini düşündüğünü vurguladı.
Babacan, Kanal İstanbul projesinin, nüfus yoğunluğunu artıracak ve şehre taşıyamayacağı yükler bindirecek bir proje olduğunu belirterek; bu projeye harcanacak milyarlarca doların, deprem önlemleri ve afet yönetimi için kullanılması gerektiğini savundu. Bu bağlamda, vatandaşları bir kez daha uyardı: “Bize emanet bu kadim kentin yarınlarıyla, vatandaşlarımızın yaşamlarıyla oyun oynamayın.” dedi. İstanbulluların ve Türkiye’deki diğer vatandaşların ortak dileklerinin güvenli bir şehirde yaşamak olduğunu belirtti.
Kanal İstanbul Projesinin Eleştirileri ve Toplumun Kaygıları
Kanal İstanbul projesinin eleştirileri, yalnızca siyasi partilerle sınırlı kalmamış, aynı zamanda çeşitli sivil toplum kuruluşları ve uzmanlar tarafından da dile getirilmiştir. Uzmanlar, İstanbul’un coğrafi ve jeolojik yapısını göz önünde bulundurarak, böyle bir projeye karşı ciddi endişeler taşımaktadır. Deprem riski yüksek olan bu bölgede, bir kanal inşaatının getireceği riskler ve zorluklar konusunda birçok bilim insanı kamuoyunu bilgilendirmektedir.
Projenin, İstanbul’un doğal yapısını değiştireceği ve ekolojik dengeyi bozacağına dair endişeler de sıklıkla gündeme gelmektedir. Kanal İstanbul’un deniz trafiğini artıracağı, bu durumun ise boğazda mevcutten var olan sıkıntılara yeni sorunlar ekleyeceği öne sürülmektedir. Ekonomik boyutu açısından da, proje için ayrılacak kaynakların, daha acil sorunların çözümünde kullanılmasının daha mantıklı olacağı savunulmaktadır.
Özellikle İstanbul’un deprem kuşağında yer aldığı gerçeği, bu tür projelerin ne denli riskli olduğunu gözler önüne sermektedir. 1999 yılında meydana gelen Marmara Depremi sonrasında İstanbul’da yapılaşma ve altyapı projeleri konusunda daha dikkatli olunması gerektiği sıklıkla vurgulandı. Ancak Kanal İstanbul gibi projelerin yapılması, kamuoyunda mevcut riskleri artırmakta ve güvenliği tehdit etmektedir.
Halkın Sesine Kulak Vermek Gerekiyor
Bu bağlamda, halkın endişeleri dinlenmeli ve dikkate alınmalıdır. İstanbul’un geleceği için yapılacak her projede, halkın görüşleri alınmalı ve bilimsel veriler ışığında hareket edilmesi gerekmektedir. Ali Babacan’ın da belirttiği gibi, İstanbul’da yaş