Bayram sırasında siyasî bir şey okumamaya karar vermiştim. Ancak Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bayram vesilesiyle Türkgün gazetesine yazdığı yazıyı okuyunca kendimi tutamadım. Yazıyı iki kez baştan sona okudum ve mevcut güçlendirilmiş başkanlık hükümeti sisteminin işleyişine dair görüşlerine katılmasam da temennilerine büyük ölçüde katıldım.
Özellikle “yargı” konusundaki görüşlerine tamamen katılıyorum. Bahçeli, yazısında “Sağlam teminatlara bağlanmış bir yargı bağımsızlığı, demokratik rejim için hayati önemdedir” ifadesini kullanmış. Ben de bu görüşteyim.
Bahçeli’nin önerileri ise şunlardır: “Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının geliştirilmesi, hukuk güvenliğinin güçlendirilmesi, adalete erişimin kolaylaştırılması… Devlet şefkatinin ülkemizin en ücra köşesindeki vatandaşlarımız tarafından hissedilmesi, adaletin hâkim olması…” Bu temenniler de gönülden desteklediğim ifadeler.
Geçmişte Yargıtay ve Bugünkü Suçlamalar
Şimdi bu sözler ışığında yakın tarihimizde önemli iki siyasetçinin yaşadıklarına bakalım. Yıl 2002’de İstanbul’un o zaman ki seçilmiş Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu tarafından suçlamalara maruz kalmıştı. Erdoğan, 13 Mart 2002 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak, dönemiyle ilgili olarak suç duyurusunda bulunulmuştu.
Suçlamalar arasında; cürüm işlemek için teşekkül meydana getirmek, nitelikli zimmet, devlet alım ve satımlarında çıkar sağlama, rüşvet alma ve görevde yetkiyi kötüye kullanma gibi maddeler bulunuyordu. Bu suçlamalar Danıştay 2’nci Dairesi’ne iletildi.
İki yıl aradan sonra, 2025’te İstanbul’un yeni seçilmiş Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında yine benzer suçlamalar yapılmaktadır. İmamoğlu’na yöneltilen suçlamalar arasında suç işlemek amacıyla örgüt kurma, rüşvet, ihaleye fesat karıştırma, irtikap ve nitelikli dolandırıcılık yer almakta.
Benzer Suçlamalarda Farklar
Burada önemli bir karşılaştırma yapmamız gerekiyor. 2002’de Erdoğan ve 2025’te İmamoğlu’na yönelik suçlamaları yan yana koyduğumuzda, aralarında kelime farkı bulmamız imkânsız. Ancak önemli farklar var. Birincisi; Erdoğan ve arkadaşları sabah evlerinden, eşleri ve çocukları önünde 20 polis aracıyla yapılan bir baskınla alınmadı, ikincisi; Erdoğan tutuksuz yargılanmıştı. Üçüncüsü; Türkiye o dönemlerde hala tarafsız ve bağımsız bir yargı sistemine sahipti. Erdoğan, bu koşullar altında beraat etti.
Bugün, İmamoğlu ise yirmi araçla yapılan baskınla gözaltına alarak, select edilmiş bir Belediye Başkanı olarak çocuklarının gözleri önünde, yandaş medyanın canlı yayınları ile polis aracına bindirildi. Dört gün gözaltında kaldı ve suçlamaların içeriği hakkında bilgi verilmedi.
Bahçeli’nin Tavsiyesi
Devlet Bahçeli, yazısında bu iki davanın ışığında İmamoğlu ve arkadaşlarının, hiç olmazsa Erdoğan gibi tutuksuz yargılamasını tavsiye edecek bir cümle bekledim. MHP Genel Başkan Yardımcılarından Feti Yıldız ise arife günü çok önemli bir açıklama yaparak tutuksuz yargılama yolunun tercih edilmesi gerektiğini belirtti. Bu açıklama, Bah