Beykoz Belediyesi’nde yürütülen bir ihaleye fesat soruşturması kapsamında tutuklanan Belediye Başkan Yardımcısı Fidan Gül’ün ifadesi ortaya çıktı. Gül, ifadesinde Beykoz Belediye Başkanı Mimar Alaattin Köseler’in önceki dönemde ihale alan şirketlerle çalışmayı yasakladığını belirtti. Gül, ihalelerle ilgili geri dönük tekliflerin yapıldığını fakat kendi görüşüne göre bu tekliflerin uygunsuz olması sebebiyle kabul etmediklerini ifade etti. Bunun yanı sıra, yerel seçimlerden sonraki tüm ihalelerin usulsüz olduğunu düşündüğüne dikkat çekerek, bu durumun kendisinde vicdanen bir rahatsızlık oluşturdığını ve kamu zararı oluştuğu kanaatinde olduğunu belirtti.
Tutuklanan Beykoz Belediye Başkanı Alaattin Köseler’in avukatı Çiğdem Kezer, Fidan Gül’ün iddialarını sert bir şekilde reddetti. Kezer, Beykoz Belediye Başkan Yardımcısı Gül’ün köseler hakkında ortaya attığı iddiaların mesnetsiz olduğunu ve bu beyanların suçtan kurtulmaya yönelik bir algı yaratma çabasından ibaret olduğunu ifade etti. Ayrıca, bu tür kişisel ve soyut iddiaların ceza yargılamasında hükme esas alınamayacağını belirtti.
Çiğdem Kezer, Gül’ün iddialarının özellikle son günlerde bazı medya organlarında yer bulduğuna dikkat çekerek, müvekkilinin yönetim süresinde şeffaf, denetlenebilir ve kamu yararını esas alan bir anlayış sergilediğini vurguladı. „Bu duruşuyla kamuoyunun takdirini kazanmıştır“ diyen Kezer, ayrıca algı yaratma gayesiyle sürdürülen çabaların yargının bağımsızlığı ve masumiyet karinesine zarar verebileceği konusunda uyarıda bulundu. Yasal sürecin sonucunda müvekkilinin suçsuzluğunun ispat edileceğine olan inancının tam olduğunu açıkladı ve adaletin er ya da geç tecelli edeceğine dair umudunu dile getirdi.
Olayın gelişimi, Beykoz Belediyesi’ndeki ihale usulsüzlüklerini ve bu bağlamda çıkan iddiaları merak uyandıracak şekilde gündeme taşımıştır. Beykoz’daki bu skandal, yerel seçimlerin hemen ardından yaşanmasıyla dikkat çekmekle birlikte, yöneticilere ve kamu görevlilerine karşı güvenin sarsılmasına da yol açma potansiyeline sahiptir. Fidan Gül’ün ifade ettiği noktaların detayları, nasıl bir ihale sürecinin yaşandığını ve bu ihale süreçlerinde kamuoyunu etkilisiyle ilgili soruları akıllara getiriyor.
Beykoz’daki bu durumun yanı sıra, Türkiye genelinde ihale süreçlerinde yaşanan usulsüzlükler, kamuoyunun dikkatini çeken bir başka konudur. Özellikle son yıllarda, belediyelerde ve devlet kurumlarında yaşanan yolsuzluk iddiaları, şeffaflık ve hesap verebilirlik konusundaki tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Bu örnekler, devlet yönetiminde denetlenebilirlik ve hesap verebilirlik ilkelerinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
İhalelere fesat karıştırıldığına dair iddialar, sadece Beykoz ile sınırlı değil; Türkiye’nin birçok yerinde görülen bir sorun haline geldi. Kamu kaynaklarının etkin kullanımı ve şeffaflık, belediye başkanları ve yöneticilerin vatandaşlara karşı olan sorumluluklarını içermektedir. Bu tür iddiaların ortaya çıkması, hem vatandaşların güvenini sarsmakta hem de kamu görevlilerine karşı şüphe uyandırmaktadır.
Çiğdem Kezer, Beykoz Belediyesi’nde yaşanan bu olayların yargıta bağımsızlığına ve hukuk sistemine olan güveni zedeleyebileceğinden endişe ettiğini belirtti. Yaşananların, şaibelerin ve yolsuzluk iddialarının, tüm devlet mekanizmasında gölge oluşturduğuna ve adaletin tecellisinde gecikmelere yol açabileceğine dair endişeleri artırıyor. Aynı zamanda, bu bağlamda hukukun üstünlüğünü sağlamak adına daha etkin ve denetleyici mekanizmaların geliştirilmesi gerekliliği bir kez daha meydana çıkmakta.