Ağaç Katliamı ve İzinler Üzerine Gelişmeler
SABAH gazetesi, gazeteci Mehmet Suavi Saygan’ın Bodrum’un Yakaköy Mahallesi’nde gerçekleştirmiş olduğu ağaç katliamını gün yüzüne çıkardı. Yapılan araştırmalara göre, Suavi’nin, Cenap Tezer Caddesi üzerinde yer alan 2 bin 742 metrekarelik bir arazi üzerine toplamda sekiz villa inşa ettiği belirlenmiştir. Bu inşaatlar için arazi üzerinde bulunan birçok ağaç, izinsiz bir şekilde kesilmiştir.
Bu durumun medyaya yansımasının ardından, Türkiye’nin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın uzman ekipleri harekete geçmiştir. Ekiplerin yaptığı incelemede, söz konusu inşaat alanında Bodrum Belediyesi tarafından düzenlenen imar planına göre taşınması gereken 29 ağacın hiç taşınmadığı, korunması gereken 11 ağacın da yeterince korunmadığı tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra, yalnızca villaların yapıldığı alan içinde toplamda 40 ağacın kesildiği rapor edilmiştir. Ayrıca, planlanan park alanında yer alan bir zeytin ağacı haricindeki tüm ağaçların da kesildiği görülmüştür.
Suavi, bu konuyla ilgili açıklamalarda bulunarak, “Bu evler yüzde 50 kat karşılığı ortak yapılan evlerdir. Müteahhidi vardır. Biz yalnızca arsa sahibiyiz,” demiştir. Ancak, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Muğla İl Müdürlüğü ekiplerinin, inşaat alanında toplamda 40 ağacın kesilmesiyle ilgili tespitlerine karşı herhangi bir açıklama yapmamıştır.
Muğla Orman Bölge Müdürlüğü ekipleri, kesilen her ağaç için gerekli cezai işlemleri başlatmıştır. Yapılan denetim neticesinde, orman köylerinde doğal olarak yetişen ağaçları izinsiz olarak kaldırmaktan dolayı, ağaç başına 4 bin 724 TL idari para cezası uygulanmıştır. Bu durum, çevre koruma kurallarının ihlal edildiğini göstermektedir.
Ayrıca, villa arazisinin bitişiğinde yer alan park alanında kesilen ağaçlarla ilgili işlemlerin, yerel yönetim olan Bodrum Belediyesi tarafından yapılacağı öğrenilmiştir. Söz konusu villaların imar ve denetim açısından detaylı bir incelemeye tabi tutulacağı da belirtilmiştir. Bu durum, ağaç katliamının sonuçlarının ve çevresel etkilerinin göz ardı edilmeyeceğini göstermektedir.
İlerleyen günlerde konuya ilişkin daha fazla bilgi ve gelişme beklenmektedir. Bu tür olayların, çevresel sürdürülebilirlik açısından ele alınması gerektiği düşünülmektedir. Yerel halkın da bu tür inşaat faaliyetlerine karşı duyarlı olması gerektiği ve çevre koruma alanında daha fazla farkındalık oluşturulması gerektiği gerçeği öne çıkmaktadır.