Türk Medeni Kanunu ve Boşanma Davaları
Türk Medeni Kanunu’na göre, evlenen çiftlerin boşanması halinde, evlilik yaşamı boyunca tarafların elde ettiği tüm mallar eşit bir biçimde paylaşılmaktadır. Bu düzenleme, boşanma durumunda tarafların haklarını korumayı amaçlamaktadır. Ancak, evlenmeden önce sahip olunan taşınmazlar veya ziynet eşyaları, boşanma sonrasında herhangi bir paylaşıma tabi olmaksızın, ilk sahibinin kullanımında kalmaktadır. Bu bağlamda, taraflar boşanma öncesinde sahip oldukları malları ayrılığın ardından eski eşleriyle paylaşmak zorunda değildir.
MAHKEMEDEN DİKKAT ÇEKEN TAPU KARARI
Ancak geçmişte yaşanan bir boşanma davası, yerel mahkemenin emsal niteliğindeki kararları bozabilecek koşullar oluştuğunda farklı karar verme yetkisine sahip olduğunu göstermektedir. Bir davacı vekili, dava dilekçesinde davalının eşinden ayrıldığını, bu süreçte başka bir kadınla yaşamaya başladığını ve davalının taşınmazlarını satma girişiminde bulunduğunu belirtmiştir. Bu durumun, ailenin ekonomik varlığını tehlikeye soktuğunu öne süren davacı, davalının her iki taşınmazda bulunan tasarruf yetkisinin Türk Medeni Kanunu’nun 199’uncu maddesi kapsamında sınırlandırılmasını talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi, davalının taşınmazlar üzerindeki tasarruf yetkisinin Medeni Kanun’un 199’uncu maddesi uyarınca sınırlandırılmasına hükmetmiştir. Bu taşınmazlarla ilgili tasarrufların sadece davacının rızasıyla yapılabileceği kararı verilmiş ve bu durum tapu kütüğüne şerh edilmiştir. Ayrıca ilgili tapu müdürlüklerine de şerh için yazı yazılması talep edilmiştir. Davalı vekili, mahkemenin bu kararına itirazda bulunmuş, istinaf başvurusu gerçekleştirmiştir.
İSTİNAF KARARI BOZDU
Bölge Adliye Mahkemesi, tarafların ayrı yaşadığı süreçte davalı erkeğin ailenin ekonomik birliğini tehlikeye düşürebilecek herhangi bir tasarrufunu davacı tarafça ispat edilememesi nedeniyle ailenin ekonomik varlığının korunması gerekliliği üzerinde durmamış ve davayı reddetmiştir. Bu durum, evlilik birliğinden doğan mali bir yükümlülüğün yerine getirilmemesi anlamına gelmemektedir. Bunun üzerine davacı vekili, Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararına süresi içinde temyiz talebinde bulunmuştur.
YARGITAY SON KARARI VERDİ
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, temyiz talebini inceleyerek kararın bozulmasına hükmetmiştir. Yargıtay’ın verdiği kararda, tarafların fiilen ayrı yaşadığı ve davalı erkeğin mal varlığının bir kısmını elden çıkarma girişiminde bulunduğu belirlenmiştir. Bu koşullar altında, davalının tasarruf yetkisinin sınırlandırılması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Medeni Kanun’un 199’uncu maddesi şartlarının oluştuğu vurgulanmış ve bu doğrultuda, Bölge Adliye Mahkemesi’nin İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunu esastan reddetmesinin hatalı olduğu ifade edilmiştir. Tüm bu nedenlerden dolayı, Yargıtay kararı bozmayı gerektirmiştir.