“`html
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), özellikle Saraçhane (İstanbul) olmak üzere birçok şehirde kitlesel eylem çağrısında bulundu. Ancak parti, bu süreci istediği gibi yönetemedi. Eylemlerin başlangıcından itibaren CHP’nin kontrolü dışında gelişen olaylar ve marjinal grupların öne çıkması, partinin bu süreçteki zayıf koordinasyonunu gözler önüne serdi.
Eylemlerin ilk günlerinde CHP Ankara il başkanının, kalabalığı dağıtmak istemesi üzerine yaşanan tartışma, partinin kitlesel etki alanının sınırlı olduğunu gösteren önemli bir işaretti. Eylemcilerin “eylemi sonlandırıyoruz” açıklamasına tepki göstermeleri ve parti il başkanıyla tartışmaya girmeleri, CHP’nin tabanı ve eylemcilerle iletişim sorunlarını net bir şekilde ortaya koydu.
25 Mart tarihinde benzer bir durum, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in eylemcilere “Eve dönün” çağrısı yapmasıyla tekrarlandı. Kalabalığın “Biz seni dinlemeye gelmedik” şeklinde verdiği sert yanıt, partinin tabanı ve eylemciler nezdindeki otoritesinin sorgulandığını gösterdi. Eylemcilerin gerçekleştirmek istediği eylemler ile ana muhalefet partisinin ortaya koymak istediği eylemler arasındaki fark, sert tartışmalara neden oldu. Aynı gün Ankara’da başka bir olayda CHP Mamak İlçe Başkanı Ali Rıza Erdek’in, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini yanlış okuması üzerine yuhalanması ve milletvekili Gamze Taşçıer’in kalabalığı sakinleştirme çabaları, parti içindeki disiplin sorunlarını daha da belirgin hale getirdi.
CHP yönetimi, eylemlerin kontrolden çıkma ihtimalinden endişe duyuyordu. Parti içindeki hakim görüş, protestoların büyümesi halinde marjinal grupların söylemlerinin ön plana çıkabileceği ve partinin “radikal” bir çizgiye çekilebileceği yönündeydi. Bu nedenle, eylemlerin süreklilik kazanmasını engellemek amacıyla alternatif stratejiler geliştirildi. Böylece Gezi Parkı isyanlarında olduğu gibi marjinal yapıların eylemlere yön verememesi hedeflendi.
CHP, eylemleri sonlandırma kararı almanın tabanında meydana getireceği tepkiyi hafifletmek amacıyla iki ana yöntem devreye soktu:
- Geniş katılımlı mitingler düzenlemek,
- Belirli markalara yönelik boykot çağrısı yapmak.
Ancak boykot stratejisi, beklenenin aksine karmaşık ve tutarsız bir sürece dönüşmüştü. Boykot listesinin nasıl oluşturulduğu ve hangi kriterlere göre şirketlerin seçildiği konusunda net bir açıklama yapılmadı. Boykot listesinin hazırlanış şekli, hem CHP’nin üst düzey yöneticileri hem de parti destekçileri tarafından bilinmiyordu. Bu nedenle boykot listesi sürekli güncellenmekteydi.
Boykot Listesindeki Belirsizlikler ve Eleştiriler
Boykot kararının ardından yayımlanan liste birçok soruyu beraberinde getirdi:
- Boykot edilecek ürünler hangi kriterlere göre belirlendi? Listede yer alan bazı şirketlerin siyasi duruşlarıyla ilgili net bir bilgi yokken benzer pozisyondaki diğer firmaların listede olmaması dikkat çekti. Ayrıca listedeki bazı firmaların CHP yönetimindeki yerel yönetimlerle iş birliği içerisinde olduğu da ortaya çıktı.
- Neden bazı şirketler listeye alınıp sonra çıkarıldı ve ardından yeniden eklendi? Bu tutarsız yaklaşım, boykotun ne kadar planlı olduğu hususunda şüpheler uyandırdı.
- Sessiz kalan diğer firmalar neden boykot edilmedi? CHP’nin “Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasına sessiz kaldılar” gerekçesi, tüm sessiz kalan şirketleri kapsamıyordu. Bu durum, boykot edilen şirketler için ileri sürülen gerek