CHP’li seçmenin en az üçte birlik kısmının ulusalcı bir damara sahip olduğu gözlemlenmektedir. Bu seçmen kitlesi, ülke bütünlüğünü tehdit eden herhangi bir parti veya terör örgütüne karşı tepki göstermeye hazırdır. Ancak son seçimlerde, belediye başkanlığının AK Parti’ye geçme ihtimali ortaya çıktığında, CHP’li seçmenin sandığa gitmekten kaçınmadığı ve oyunu kullandığı görülmüştür. Diğer yandan, ülke bütünlüğünden endişe duyan seçmenin sandığa gitmeyerek oy kullanmaması dikkat çekicidir.
Kürt seçmen arasında bir kısmının bağımsız bir Kürt devletini desteklediği bilinmektedir. Ancak dindar ve CHP zulmünden zarar görmüş Kürt seçmenin CHP’ye oy vermesi beklenmedik bir durumdur. Aynı şekilde, DEM Partili seçmenin genel olarak CHP’ye oy vermesi dikkat çekicidir. Örneğin, İstanbul’da HDP’nin devamı olan DEM Parti’nin aldığı oy oranı oldukça düşüktür. DEM Parti İstanbul adayı M. Danış Beştaş, seçim sonrası aldığı düşük oy oranına rağmen İmamoğlu’na sert eleştiriler yöneltmiştir.
Seçimlerde bağımsız aday olarak yer alan ve daha önce CHP’den belediye başkanı seçilmiş adayların kendi seçmenlerinden yeterli destek göremediği görülmüştür. CHP’nin bölgesinde güçlü olduğu bölgelerde bile seçmenin CHP’yi tercih ettiği gözlemlenmiştir. Ancak kendi partisinden aday göremeyen ya da rakip partiye geçen aday adaylarının oy böldüğü gözlemlenmiştir.
Sonuç olarak, CHP seçmeninin daha bilinçli ve sadık olduğu, diğer partilere göre daha sağlam bir tabana sahip olduğu görülmektedir. Diğer yandan, AK Parti’ye oy veren seçmenlerin daha duygusal ve hızlı tepki veren bir yapıya sahip olduğu gözlemlenmektedir. Bu durum, bazı belediyelerin ve şehirlerin hizmet alamamasına ve gerilemesine neden olmaktadır. Son olarak, gelecekte Ankara ve İstanbul’un da İzmir ve Adana gibi sorunlu bir konuma gelmemesi için hizmet odaklı bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiği vurgulanmaktadır.