Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Ankara Milletvekili Tekin Bingöl, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığına bir soru önergesi sunarak Sağlık Bakanı Fahrettin Memişoğlu’ndan yanıt talep etti. Bingöl, önergesinde kadınların doğum tercihleri ile ilgili yaşanan tartışmalara dikkat çekti. Özellikle hekim inisiyatifi ve tıbbi özgürlük konularının henüz netlik kazanmadığını ifade ederek, bu konuların geniş bir perspektiften değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Bingöl, Bakan Memişoğlu’na yönelttiği sorularla, hükümetin doğum politikaları hakkındaki belirsizlikleri gidermeye yönelik bir ciddiyet sergiledi. “Planlı sezaryen doğumların kısıtlanmasına dair kararın alınma gerekçesi nedir? Hangi bilimsel veriler, bakanlığı bu yönde bir düzenleme yapmaya sevk etmiştir?” diye sordu. Bu ifade, doğum yöntemleri üzerindeki kısıtlamaların dayanağının sorgulanmasını amaçlıyor. Bingöl, bu kararın arkasındaki bilimsel temellerin kamuoyuna açıklanması gerektiği düşüncesinde.
Ayrıca, Bingöl, “Tıbbi zorunluluk” kriterinin kim ya da hangi kurul veya kurum tarafından belirleneceğini sordu. Bu bağlamda, hekimlerin inisiyatifine ne ölçüde yer verileceğinin de önemli bir mesele olduğunu ifade etti. Hekimlerin görüş ve kararlarına ne derecede saygı gösterileceği, doğum sürecindeki en önemli faktörlerden biri olarak öne çıkıyor. Bu sorular, sağlık sistemi içindeki irade ve yetki dağılımının ne şekilde belirlendiği konusunda kaygıları artırıyor.
Bingöl’ün önergesinde ortaya koyduğu bir diğer önemli nokta ise, Bakanlığın doğum politikalarında sezaryen doğumunun adım adım yasaklanıp yasaklanmayacağı. Bu durum, kadınların doğum şekli tercihleri üzerinde baskı kurabileceği yönündeki eleştirileri de gündeme getiriyor. İçinde bulunduğumuz dönemde kadın hakları ve bireysel özgürlüklerin korunması, sosyal politikaların temel taşlarından birini oluşturuyor. Dolayısıyla, doğum yöntemlerine yönelik olası kısıtlamaların kadın hakları açısından yeniden değerlendirilmesi gerekliliğini vurgulayan Bingöl, bu konunun toplumda yaratacağı tartışmaların önemine dikkat çekiyor.
Son olarak, Bingöl, sezaryen doğumların oranını düşürmeye yönelik kampanyaların kadın hakları açısından nasıl bir anlam taşıdığı noktasında da meraklarını dile getirdi. Bu kampanyaların, kadınların kendi bedenleri üzerindeki özgür iradelerini sınırlayan bir yapıya dönüşüp dönüşmeyeceği, sağlık politikaları açısından kritik bir soru olarak öne çıkıyor. Kadınların doğum tercihleri, sadece tıbbi bir mesele değil, aynı zamanda toplumsal bir sorun olarak da değerlendirilmesi gereken bir alandır. Bu noktada, hükümetin bu tür kararları alırken kadınların haklarını ve özgürlüklerini göz önünde bulundurması gerekmektedir.
