Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile Demokrasi ve Mobilizasyon Partisi (DEMPARTİ) arasında 31 Mart seçimlerinde gerçekleştirilen kent uzlaşısı adı altında yapılan ittifak, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in gündeme gelmesi ile birlikte tartışmalara yol açtı. Ahmet Özer, 30 Ekim 2023 tarihinde gerçekleştirilen bir operasyonla gözaltına alındı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen ve terör suçlarıyla ilgili bir soruşturma çerçevesinde düzenlenen operasyonda, Ahmet Özer “PKK/KCK Silahlı terör örgütüne üye olma” suçlamasıyla gözaltına alındı. Gözaltına alınmasının ardından mahkemeye sevk edilen Özer, burada yapılan duruşma neticesinde tutuklandı. Bu durum, hem yerel hem de ulusal medyada büyük yankı uyandırdı ve Esenyurt’daki siyasi atmosferin gerilmesine neden oldu.
Tutukluluk süreci, Ahmet Özer’in avukatları tarafından ele alınmaya devam etti. Özer’in tutuklanmasından bir hafta sonra, avukatları tarafından mahkemeye 40 sayfalık bir itiraz dilekçesi sunuldu. Bu dilekçede, Ahmet Özer’in niçin tutuklu kalması gerektiğine dair hukuki argümanlar sıralandı. Avukatları, müvekkillerinin tutukluluk halinin haksız olduğuna vurgu yaparak, serbest bırakılması yönünde talepte bulundular.
İtiraz dilekçesi Asliye Ceza Mahkemesi tarafından değerlendirildi. Mahkeme, yapılan itirazı reddederek Ahmet Özer’in tutukluluk halinin devam etmesine karar verdi. Bu karar, Şubat 2023’te seçimin yapılacak olması ve CHP ile DEMPARTİ’nin ittifakı olup olmayacağı konusunda belirsizliklerin devam etmesi açısından dikkat çekici bir dönüm noktası oldu. Ahmet Özer’in tutuklu kalması, politik ve sosyal dinamikler üzerinde etkili olabilme potansiyeline sahip, bu durum partiler arası ilişkileri de derinden etkileyebilir.
Ahmet Özer’in gözaltına alınması ve devam eden tutukluluk süreci, Esenyurt’taki siyasi ve toplumsal gerginlikleri artırırken, etkileri İstanbul genelinde de hissedilmektedir. Yerel yönetimdeki bu olay, muhalefet ve iktidar partileri arasındaki gerginliğin tırmanmasına neden olarak, seçmen davranışlarını ve kamuoyunu da etkileme potansiyeli taşıyor. Siyaset arenasında dikkatle izlenen bu süreç, hukukun üstünlüğü, adaletin sağlanması ve siyasi etik konularında önemli tartışmalara kapı aralıyor.
Sonuç itibarıyla, Ahmet Özer’in durumu, yalnızca bireysel bir tutuklama olayı değil; aynı zamanda Türkiye’nin siyasi yapısında yaşanan değişimlerin, toplumsal dinamiklerin ve hukuki meselelerin bir yansıması olarak görülmektedir. Özellikle yaklaşan seçimler öncesi, bu tür olayların hem toplumda hem de siyaset arenasında yaratacağı etki büyük bir merak konusu haline gelmiştir.