Tuzla Belediyesi’nde 31 Mart’ta gerçekleşen seçimlerde AKP’den CHP’ye geçiş yaşandı. Seçim sonrasında hediye seti alımı için ihale düzenlendi ve 2 Nisan’da 2,9 milyon TL’lik sözleşme imzalandı. Üsküdar Belediyesi’nde de benzer bir durum yaşandı, porselen kupa alımı için ihale yapıldı ve seçim öncesinde 4,7 milyon TL’lik sözleşme imzalandı. Adıyaman’da ise seçim sonrasında caminin ince inşaatı için ihale gerçekleşti ve 1 Nisan’da 45 milyon TL’lik bir sözleşme imzalandı. CHP’li Abdurrahman Tutdere mazbatasını almadan önce bu sözleşme yapıldı ve maliyet 49 milyon 663 bin TL’ye yükseldi.
Bu durumda yapılan ihalelerin seçim sonrasında hızla sonuçlandırılması ve sözleşmelerin imzalanması dikkat çekici bir durum oluşturmaktadır. Özellikle CHP’ye geçen belediyelerde benzer uygulamaların olduğu görülmektedir. Seçilen belediye başkanlarının mazbatasını almadan önce yapılan sözleşmeler, usulsüzlük iddialarını beraberinde getirmektedir. Örneğin Adıyaman’da yapılan ihale için belirlenen maliyetin aşılarak daha yüksek bir tutara sözleşme imzalanması, şeffaflık ve doğruluk açısından sorgulanması gereken bir durumdur.
Bu sürecin ardından önümüzdeki dönemde belediyelerin bu tür uygulamalara daha dikkatli yaklaşması ve şeffaf bir yönetim anlayışı benimsemesi gerekmektedir. Kamu kaynaklarının doğru ve etkin bir şekilde kullanılması, usulsüzlük iddialarının ortadan kaldırılması için gerekli önlemlerin alınması önem arz etmektedir. Belediyelerin ihale süreçlerinde daha şeffaf olmaları ve halka hesap verebilir bir şekilde hareket etmeleri, güvenilir bir yönetim anlayışının benimsenmesine katkı sağlayacaktır.
Sonuç olarak, belediyelerin ihale süreçlerinde gösterdikleri hızlı ve aceleci tutumlar, usulsüzlük iddialarını beraberinde getirmektedir. Bu durumun önüne geçebilmek için belediyelerin daha şeffaf, hesap verebilir ve doğru bir yönetim anlayışı benimsemeleri gerekmektedir. Aksi halde kamu kaynaklarının kötüye kullanılması ve güvenilirliğin zedelenmesi gibi olumsuz sonuçlarla karşılaşılabilir.