DEM Partili yöneticilerin seçim öncesinde yaptığı açıklama sonucunda İstanbul Sancaktepe’de yaşanan gelişmeler dikkat çekici oldu. Partinin üyesi Nevzat Kılıç, Sancaktepe Belediye Başkanı Alper Yeğin tarafından başkan yardımcısı olarak atandı. Ancak Kılıç’ın daha önce HDP İstanbul İl Yöneticisi olarak görev yaparken terör örgütü PKK adına izinsiz toplantı yapacakları iddiasıyla gözaltına alındığı ve tutuklandığı biliniyordu.
Öte yandan Diyarbakır’ın Bağlar ilçesinde belediye başkanı seçilen Siraç Çelik’in göreve gelmesiyle birlikte işçi kıyımı iddiaları gündeme geldi. Çelik, üniversite mezunu, engelli ve shet yakını ayrımı yapmadan birçok çalışanı çöp, park bahçeler ve fen işleri gibi yerlere sürerek mobbing uygulamıştı. Bu uygulamalar sonucunda Bağlar Belediyesi 256 kişiyi işten çıkardı. Belediye yetkililerinin “AK Parti döneminde işe giren kimseyi istemiyoruz” diyerek diğer personele de gözdağı verdiği iddia edildi.
DEM Partili yöneticilerin İstanbul Sancaktepe’de yaşanan atama kararı ve Diyarbakır’ın Bağlar ilçesindeki işçi kıyımı oldukça eleştirilere neden oldu. Özellikle siyasi bağlantıları nedeniyle yapılan atamaların ve işten çıkarmaların hukuka uygun olup olmadığı tartışmalara sebep oldu. Bu durum, hem DEM Partisi’nin hem de belediyenin itibarını zedeleyecek türden olaylar olarak değerlendirildi.
Nevzat Kılıç’ın terör örgütü PKK adına izinsiz toplantı düzenlemesi suçlamalarıyla tutuklanması ve daha sonra DEM Partili olarak atanan bir pozisyonda görev alması, siyasi etik açısından da sorgulanabilir bir durumu ortaya çıkardı. Benzer şekilde Siraç Çelik’in de işçilere yönelik ayrımcı uygulamaları ve keyfi işten çıkarmaları da Adalet ve Hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşmayan bir tutum olduğu yönünde eleştirilere maruz kaldı. Bu olaylar, belediyelerin siyasi hesaplaşmalar için araç olarak kullanılmaması gerektiği noktasında bir kez daha düşündürücü oldu.
Sonuç olarak, DEM Partili yöneticilerin atama ve işten çıkarma politikaları, hem hukuki hem de ahlaki boyutlarıyla tartışma yarattı. Siyasi bağlantıların belediyelerin ve kamu kurumlarının yönetimine nasıl yansıdığı, toplumsal adalet ve eşitlik ilkeleriyle ne ölçüde uyumlu olduğu konuları üzerinde tekrar düşünülmesi gereken önemli konular olarak karşımıza çıktı. Herkes için adil ve eşitlikçi bir yönetim anlayışının benimsenmesi, toplumsal huzur ve adaletin sağlanması açısından önemli bir adım olacaktır.