Ali Can POLAT
Kamu yönetimi, dolandırıcılıkla mücadele etmek yerine mağdur olan vatandaşlara yönelik tutumunu eleştiriyor. Kahramanmaraş, depremin merkez üssü olarak önemli bir konumda. Emniyet Genel Müdürlüğü, burada enkaz altında kalmış araçların tespit edilmesi için kapsamlı bir çalışma başlattı. Bu çalışmada, olayın ardından yüzlerce aracın plaka ve şasi numaraları kayıt altına alındı ve yapılan rutin trafik kontrollerinde bu araçların trafikten men edilmesi talep edildi. Ancak, bu süreçte zamanında ve yeterince dikkat edilmediği için birçok masum vatandaşa da haksızlık yapıldığı ortaya çıktı. Rutin bir trafik durdurmasında, kendi müvekkilinin aracı da el konulan Av. Bahri Gödeoğlu, yaşananları büyük bir üzüntüyle aktarıyor.
“Dolandırıcıya ceza yok”
Bahri Gödeoğlu, “Bu araçlar ‘ağır hasarlı’ olarak satışa sunuluyor” diyerek dolandırıcılığın boyutlarına dikkat çekiyor. Özellikle ikinci el araç ilan sitelerinde yer alan bu araçların, nereden geldiği ve nasıl ruhsatlandırıldığı konusunda belirsizliklerin hakim olduğunu vurguluyor. Bu durum, dolandırıcıların tespit edilememesi ve cezasız kalması ile sonuçlanıyor. “Ceza, bu araç kimin yanında bulunursa ona kesiliyor” diyen Gödeoğlu, müvekkilinin 2023’ün Ekim ayında Gaziantep’ten araç aldığını belirtiyor. Bu alım sonrasında, aracına el konulduğu gibi, gümrük kaçakçılığından dolayı, aracın gümrüklenmiş değerinin iki katı kadar (1.2 milyon TL) ceza kesildiğini ifade ediyor. “Müvekkilime, ayrıca belge sahtekarlığı suçlamasıyla bir soruşturma dosyası da açıldı” şeklinde bilgi veriyor.
Mal varlıklarına haciz koyuluyor
Gödeoğlu, müvekkilinin bulunduğu durumun adaletsizliğini vurgularken, cezanın iptali için büyük bir çaba içinde olduklarını da aktarıyor. “Müvekkilimin, arabayı bir galeriden satın aldığını kanıtlamasına rağmen gümrük cezası alması gerçekten ironik. Kendisi hiç yurtdışına çıkmadı, pasaportu bile yok. Ama buna rağmen gümrük kaçakçılığından ceza kesilmiş” diye belirtiyor. Gödeoğlu, bu tür ceza uygulamalarının, eksik araştırmalarla gerçekleştiğini ve birçok vatandaşın suçsuzluğunu ispat etmek zorunda kaldığını ifade ediyor. İtiraz veya dava açma süreçlerini zamanında gerçekleştiremeyen vatandaşların ise mal varlıklarına haciz konulmasının ise durumu daha da kötüleştirdiğini ekliyor.
Sonuç olarak, Gözler, devletin bu adaletsiz uygulamaları karşısında nasıl bir çözüm üreteceğine çevrilmiş durumda. Deprem sonrası oluşan kaos ortamı içinde, hem dolandırıcılara karşı etkili bir mücadele yürütmek, hem de masum vatandaşları korumak adına adımlar atılması gerektiği unutulmamalıdır. Bu tür olayların önüne geçmek için, şeffaflık ve adalet anlayışının ön planda tutulması büyük bir önem taşımaktadır.
