Deutsche Bank ekonomistleri Yiğit Onay ve Christian Wietoska, İstanbul ziyaretleri sırasında Türkiye’deki politika yapıcılar, yerel bankalar, finansal kurumlar, ekonomistler ve akademisyenlerle bir araya geldiklerini belirtti. 7 Ekim tarihli “Türkiye Seyahat Notları: İstanbul’dan önemli çıkarımlar” başlıklı değerlendirmede, ekonomiye yönelik önemli görüşler paylaşıldı. Yatırımcılar arasında, Türkiye ekonomisindeki makro-finansal dengelenme konusunda güçlü bir kabul gördüklerini aktaran ekonomistler enflasyon ve asgari ücret zammına ilişkin görüşlerini paylaştılar.
Genel beklenti, makroekonomi ve para politikalarının doğru yönde ilerlemesiyle birlikte enflasyonun 2025’e kadar sürdürülebilir bir şekilde düşeceği yönünde. Ancak, riskler konusunda bazı zorlukların devam ettiği ve dezenflasyon sürecine odaklandıkları belirtildi. 2024’ün ikinci yarısında gelir politikasının dezenflasyonu desteklediği vurgulanırken, 2025’in ilk yarısına kadar ekonomik koşulların işletmeler ve hanehalkı için zorlayıcı olabileceği ifade edildi.
Enflasyon, ekonomik programın hedefleri arasında en büyük endişe kaynağı olarak belirtilirken, enflasyonun 2025 ortasına kadar %30’un altına düşmesinin beklendiği ifade edildi. Deutsche Bank, 2024 sonu ve 2025 sonu enflasyon tahminlerini revize ederek yükseltti. Asgari ücret zammıyla ilgili tartışmalar merkezde yer alırken genel görüş %25-30 arasında bir artış olacağı yönünde.
Ekonmistler, asgari ücret dışındaki maaş zamlarının %30’un üzerinde olabileceğini öngörürken bazı ekonomistler ise kâr marjının azalması nedeniyle işletmelerin %30’un üzerinde zam yapamayacağını ifade etti. TCMB’nin faiz indirimine 2025 Ocak ayında başlaması beklenirken, politika faizinin %47,5’e indirileceği öngörüsü devam ediyor.
Liranın reel olarak değer kazanmasının sürmesi beklenirken, hane halkı ve şirketlerin dolar/TL’deki atak risklerine karşı kırılgan olduğu vurgulandı. Mevcut ekonomik programın sürdürülebilirliği ve TCMB’nin ihtiyatlı tepki verme işlevinin korunması gerektiği belirtilirken, 2026’da erken seçim olasılığıyla temkinli bir yaklaşım öngörüldü.
