Diyarbakır’da 18 Nisan 1999’da gerçekleşen yerel seçimlerde MHP’den Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olan 43 yaşındaki eski özel harekat polisi Ali Dündar, emekli olduktan sonra Diyarbakır’a taşınmıştır. Aktif siyasete atılan Dündar aynı zamanda partisinin merkez ilçe başkanlığını da yürütmektedir. Bağlar İlçesi’nde eşi ve 3 kızıyla yaşayan Dündar, oturduğu binanın altındaki mescitte yaşananları fark eder.
Hizbullah terör örgütü mensuplarının çocuklara örgütsel propaganda yapmak üzere mescitte faaliyet gösterdiğini gören Dündar, tartışmaların ardından önce polise, sonra da il müftülüğüne bilgi verir. Bu ihbar sonrasında polis, Hizbullahçıları yakalayarak olaya müdahale eder. Ancak üç gün sonra, 16 Ağustos 1999 sabahı, Dündar’ın evine pide getiriyormuş gibi gelen bir tetikçi içeri girer ve Dündar’ı öldürür.
Tetikçi, Dündar’ı silahını kullanarak öldürdükten sonra kaçar. Bu vahşi saldırı, Dündar’ın çocukları tarafından şahit olunur. Olayın ardından yapılan otopsi sonucunda, cinayetin Hizbullah terör örgütü tarafından işlendiği teyit edilir. Makarov marka tabanca kullanılarak gerçekleştirilen suikast, örgütün imzasını taşımaktadır.
Dönemin Diyarbakır Valisi Nafiz Kayalı, suikastın Hizbullah tetikçileri tarafından işlendiğini ve tetikçinin kimliğinin belirlendiğini açıklar. Ancak faillerin yakalanması için yürütülen soruşturmalar sonuçsuz kalır. MHP Genel Başkan Yardımcısı Şefkat Çetin de Hizbullah’ın suikastı gerçekleştirdiğini belirtir. Dosya uzun süre tozlu raflarda kalarak failin bulunmasını bekler.
Dündar, olayın ardından “şehit” kabul edilmemesi üzerine ailesi mahkemeye başvurur ancak sonuç alamaz. Suikastın üzerinden 25 yıl geçmesine rağmen tetikçi henüz yakalanamaz. Dosyanın zaman aşımına uğrama ihtimali yüksektir. Hizbullah’ın siyasi kanadı HÜDA-PAR’ın, yıllar sonra MHP’nin de içinde yer aldığı Cumhur İttifakı’nda yer alması ise dikkat çekicidir. Bu acı olay, hala çözülememiş ve toplumda derin bir yara bırakmıştır.