19 Mart 2025 tarihinde başlayan bir operasyon, Türkiye’de önemli bir siyasal ve ekonomik sarsıntıya neden oldu. Bu operasyonda, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu’nun da aralarında olduğu birçok kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınan isimlerin yargılamalarının tutuklu olarak devam etmesi, piyasalarda sert tepkilere yol açtı. Zamanla, bu operasyonun ekonomik sonuçları da belirginleşmeye başladı ve piyasalarda kayda değer dalgalanmalar yaşandı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 19 Mart fazlasıyla tedirgin bir piyasa ortamı içinde döviz kurunu baskılamak amacıyla ilk üç günde 26 milyar doların üzerinde rezerv satışı gerçekleştirdi. TCMB, ilerleyen günlerde ekonomi piyasalarına yönelik ek denetleyici önlemler de alarak durumu kontrol altına almaya çalıştı. Ancak bu önlemler, özellikle piyasalardaki belirsizlik ve kaygı ortamını azaltmakta yetersiz kaldı.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in liderliğindeki ekonomi yönetimi, beklenenin aksine piyasaları ikna etmekte zorlandı. 31 Mart 2024 tarihinde düzenlenmesi planlanan seçimlerin ardından TCMB’nin net döviz pozisyonunun kayda değer bir şekilde artış göstermesi beklenirken, durum tam tersi bir seyir izledi. 19 Mart 2025 tarihinden sonra, Merkez Bankası’nın net döviz pozisyonu yaklaşık 40 milyar dolar değer kaybı yaşadı.
7 Nisan 2025 tarihli işlemler doğrultusunda, TCMB’nin elinde bulundurduğu net döviz miktarı 19.3 milyar dolara geriledi. Böylelikle, 19 Mart tarihinden itibaren yaşanan toplam düşüş 41.8 milyar dolar olarak kaydedildi. Bu durum, TCMB’nin piyasalardaki derinleşen krizi aşma kabiliyetini sorgulamayı dahi gündeme getirdi.
Öte yandan, operasyona yönelik tepkiler sadece döviz rezervinde kayıpla sınırlı kalmadı. Borsa İstanbul’daki BIST100 endeksi, 19 Mart’tan bu yana yaklaşık yüzde 15 değer kaybı yaşadı. Bu durum, yatırımcıların ve piyasa aktörlerinin operasyonun ardından hisse senedi piyasalarına olan güveninin azalmasına neden oldu. Birçok yatırımcı, belirsizlik ortamında daha temkinli davranarak portföylerini gözden geçirmeye yöneldi.
Tüm bu gelişmeler, Türkiye’nin ekonomik dinamiklerini yeniden değerlendirmeye almayı zorunlu kıldı. Ekonomi yönetiminin uyguladığı maliye politikaları, piyasalarda oluşan olumsuz hava ve belirsizlik nedeniyle etkisiz kaldı. Özellikle döviz kurlarında görülen dalgalanmalar ve yüksek enflasyon, ekonomik istikrarı tehlikeye atarak, toplumda geniş bir kaygı yarattı.
Özetle, 19 Mart tarihinde başlatılan operasyon, sadece siyasi arenada değil, aynı zamanda ekonomik alanda da derin etkiler yaratan bir gelişme olarak kayıtlara geçti. Gözaltına alınan kişiler arasında yer alan Ekrem İmamoğlu gibi önemli simalar, piyasalardaki tepkilerin boyutunu artırarak kamuoyunda daha fazla tartışma yaratmasına neden oldu. Türkiye’nin döviz rezervleri, yapılan baskılara rağmen hızla erirken, piyasa dinamikleri yeni bir yön arayışına odaklandı. BIST100 endeksinin değer kaybı ve döviz kurundaki dalgalanmalar, ekonomik belirsizliklerin en somut göstergeleri haline geldi. Ekonomi yönetimi, bu belirsizlik ortamında ne tür stratejiler geliştirebilecek? Zamanla belirsizliğin sona erip ermeyeceği büyük merak konusu olmaya devam edecek.
