Ekrem İmamoğlu, Kaybeden Sadece Kendisi mi?
Ekrem İmamoğlu’nun siyasi adımları CHP’yi nasıl etkiliyor? AKP’nin güç dengesi ve muhalefetin geleceği üzerine kritik analiz.
Siyasette yanlış adımlar bazen sadece kişiyi değil, temsil ettiği partiyi ve hatta ülkeyi de zor duruma sokar. Ekrem İmamoğlu’nun son dönemde attığı adımlar tam da bu noktada kritik bir tartışma konusu haline geldi. Ancak burada asıl mesele, bu adımların ne kadarının gerçekten ona ait olduğu ve ne kadarının bir üst akıl tarafından kendisine attırıldığıdır.
AKP’yi sadece bir siyasi parti olarak değerlendirmek yanıltıcı olur. Zira AKP, devletleşmiş bir organizasyon olarak arkasında devasa bir bürokratik güç bulunduruyor. Bu gücün varlığı, partiye yapılan her hatayı telafi etme ve engelleri kaldırma avantajı sağlıyor. Öyle ki, bu destek mekanizması olmasa, AKP’nin birkaç ay bile ayakta kalması zor olurdu.
Bugün bir vali, emniyet müdürü, belediye başkanı ya da bir parti yöneticisi asla başına buyruk hareket edemez. Çünkü her konuşmanın, her banka hareketinin, her adımın kayıt altında olduğunu çok iyi bilir. Bu denetim mekanizması, sadece dış tehditlere karşı değil, parti içindeki muhalif unsurları da bertaraf etmek için aktif şekilde çalışıyor.
Ve işte bu noktada, Ekrem İmamoğlu’nun hikayesi başlıyor. Ona İngiliz büyükelçileriyle balık yediren, kapalı kapılar ardında “Erdoğan’ın yerine seni getireceğiz” diyen güç de aynı sistemin bir parçası. Muhalefetin parçalanması için İmamoğlu’nun Kılıçdaroğlu’nun gölgesinden çıkarılması gerekiyordu. Bunu da “Yeni lider sensin” diyerek yanına yerleştirilen beşli çete ile gerçekleştirdiler.
İmamoğlu, “Cumhurbaşkanı olacağım” iddiasıyla kontrolsüz bir yapılanmaya gitti. Ancak çevresini saran ekipler, “Devlet biz olacağız” şehvetiyle pervasızca davrandılar ve oluşturulan tüm yapılar bir şekilde kirlenmeye başladı. Oysa siyaset, sadece hırsla değil, aynı zamanda stratejiyle yönetilmesi gereken bir alan.
Şimdi ise içine düştüğü güç dengesi, İmamoğlu’nu daha da yanlış adımlar atmaya zorluyor. İçine çekildiği girdap, sadece kendisini değil, CHP’yi de aşağıya çekiyor. Bugün geldiğimiz noktada, İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı şansı zaten hiç olmadı. Ancak süreç burada da bitmeyecek.
Muhalefet tamamen parçalandığında ve bir daha bir araya gelemeyecek hale getirildiğinde, İmamoğlu’nun politik hesapları da sona erecek. Ancak o noktaya gelindiğinde, kendisinin nerede ve nasıl bir konumda olacağını artık sadece siyasetin değil, tarih bunu belirleyecek.
