Son günlerde Türkiye’deki siyasi tartışmaların merkezinde yer alan bir konu, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) arasındaki kurultay meselesidir. CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’ın CHP’nin Kasım 2023’te gerçekleştirdiği kurultayına dair yaptığı açıklamalara yanıt verdi. Emir, mevcut yasaların tam olarak uygulanması durumunda, kurultayın iptal edilmesinin imkânsız olduğunu ve Genel Başkanlık yetkilerinin geriye dönük olarak yok sayılmasının mümkün olmadığını belirtti.
Murat Emir, kurultayla ilgili getirdiği hukuki argümanları şu şeklide açıkladı: “Seçim hukuku kesin sürelerle sınırlı ve usulü açıdan sıkı kurallara bağlıdır. Mevcut yasalar uygulandığında kurultayımızın iptal olması olanaksız olduğu gibi, genel başkanlık yetkilerinin geriye dönük olarak yok sayılması da imkansızdır. Burada dikkat edilmesi gereken asıl mesele, adliyelere talimat veren siyasetçilerin hukuku bir kez daha katledip katledemeyecekleridir.” Bu ifadelerle Emir, söz konusu tartışmanın hukuki boyutuna vurgu yaparak, enteresan bir durumu gözler önüne serdi.
MHP’li Yıldız’ın İddiaları
MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, CHP’nin 4-5 Kasım 2024 tarihinde yapılan kurultayındaki iradelerin fesada uğradığı iddialarında bulunmuştu. Yıldız’ın iddialarına göre, delegelerin oylarının karar yeter sayısını etkileyecek bir düzeye ulaşması durumunda, kurultayın iptal edilmesi ya da kayyum atanmasına dair şartların oluşabileceğini belirtti. Bu tür bir iptal kararının geriye yürümesi durumunda, genel başkan dahil tüm organlara yapılan seçimlerin yok hükmünde sayılacağını ifade etti.
Yıldız ayrıca, bu durumun genel başkan seçimini de kapsayacağına dikkat çekti. Genel başkanın usulüne uygun seçilmemiş sayılması halinde, bu kişinin kendi yetkisiyle partiyi kurultaya götürmesinin mümkün olmadığını ileri sürdü. Yıldız’ın bu açıklamaları, hem CHP’nin iç yapısına hem de Türkiye’nin mevcut siyasi atmosferine dair önemli soruları gündeme getirdi.
Siyasi İklim ve Hukukun Üstünlüğü
Bu tartışmalar, Türkiye’deki siyasi iklimin ne denli gergin olduğunu gösteriyor. Siyasi partilerin iç dinamikleri kadar, hukuk ve yasaların nasıl uygulanacağı da bu tür durumlarda sıkça gündeme gelmektedir. Emir’in ve Yıldız’ın açıklamaları, tarafların birbirine yönelik eleştirileri ve karşı argümanlarıyla siyasi bir çekişme noktasına dönüşmüştür.
Emir’in hukuki açıdan yaptığı açıklamalar; Türkiye’deki seçim hukukunun nasıl işlediği ve yasaların ne derece uygulanabilir olduğuna dair değerlendirmeler içerirken, Yıldız’ın iddiaları ise muhalefetin karşılaştığı zorlukları ve iktidarın denetimi altındaki adalet sistemin işleyişine dair endişeleri yansıtmaktadır.
Tüm bu tartışmalar, Türkiye’deki siyasi sistemin ne denli tartışmalı bir yapıya sahip olduğunu ve bu yapının, partilerin kendi iç işleyişleri üzerindeki etkisini göstermektedir. Özellikle MHP’nin tutumu, çeşitli siyasi analizlerde iktidar bloğunun nasıl bir strateji izlediğine dair ipuçları vermektedir. Bunun yanı sıra, CHP’nin kendi iç sürecini ne denli sağlıklı yürütüp yürütemediği konusunda da soru işaretleri yaratmaktadır.
