Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı’ndaki konuşmasında, Türkiye’nin tarihinde yer alan önemli bir olaya göndermede bulundu. Erdoğan, sanatçılara, gazetecilere, yazarlara ve medyaya vesayet kurumları tarafından müdahale edilemeyeceğini vurgulayarak, geçmiş dönemlerde yaşanan ekonomik ve politik baskılara dikkat çekti. Geçmişte yabancı diplomatlar için yapılan aşırı övgü ve pohpohlamaların artık sona erdiğini ifade eden Erdoğan, “Yabancı diplomatların arabalarından atları çözüp o arabaları kendiniz de çekseniz, size bir kuru teşekkür reva görecek konjonktür bir daha geri gelmemek üzere tarihin çöplüğüne atıldı” diyerek, geçmişteki bazı davranışları eleştirdi.
Bu açıklamalara yanıt veren Habertürk Yazarı Murat Bardakçı, Erdoğan’ın bahsettiği olayın kökenlerini ve tarihçesini köşesinde detaylı bir şekilde ele aldı. Bardakçı, Türkiye’nin halihazırdaki durumunu (ve geçmişten gelen etkilerini) anlamak adına 1899 yılına, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerine ve özellikle II. Abdülhamid’in yönetimi altındaki Türkiye’ye dönmek gerektiğini savundu.
Bardakçı, 19. yüzyıl sonlarında yaşanan Boer Savaşları sırasında Osmanlı İmparatorluğu’nda İngiltere’ye olan muhabbetin, Türk entelektüelleri arasında yaygın hale geldiğini belirtiyor. 1899 yılında, Hollanda’nın Güney Afrika’daki eski sömürgelerinde yaşanan Boer ayaklanması sırasında, Türkiye’deki bazı aydınların, İngiliz yöneticileri desteklemeyi tercih ettiğini ifade etti. İkinci Abdülhamid’in ise, İngilizler’in baskısı altındaki Boer halkına destek vermesinin ardından, muhalefet edenlerin İngiliz tarafını tutmaya yöneldiğinin altını çizen Bardakçı, böyle bir durumu da köklü bir körlük ve yanlış anlamayla bağdaştırdı.
1908 yılında, Abdülhamid’in anayasanın tekrar yürürlüğe girmesiyle birlikte Türkiye’de “İkinci Meşrutiyet” döneminin başlamasıyla, Sudan’ın ötesinde kalan sömürgelerde yaşanan karmaşanın da etkisiyle, İngiltere’nin İstanbul’daki Büyükelçisi Louis du Pan Mallet, Sirkeci İstasyonu’na geldiği gün büyük bir olay yaşandı. Türkiye’nin aydın kesimi, Mallet’i büyük bir coşkuyla karşıladıktan sonra, büyükelçinin aracının atlarını çözüp kendilerinin aracı çekmeye başladıklarını, böylece Abdülhamid’e muhalefet etmenin bir sembolü olarak İngiliz elçisinin arkasında kendilerini çektiğini ifade etti.
OLAYIN ŞAHİDİ ANLATIYOR…
O anların gözlemcilerinden biri de Türk Edebiyatı’nda önemli bir yere sahip olan ve “Servet-i Fünun” dergisinin yayıncısı olan Ahmed İhsan Bey’dir. 1930 yılında yayımladığı “Matbuat Hatıralarım” adlı eserinde, gençlerin bu durumu nasıl yaşadığını ve o dönemdeki Türk aydınlarının İngiliz sevgisini anlatmaktadır. İhsan Bey, o yıllarda karşı karşıya gelinen siyasi durumu “Türk aydınları, müstebit padişahın İngitere’ye karşı güvensizliğini, İngiltere lehine en doğru işaret kabul etmişti” diyerek ortaya koyar. Ayrıca, o dönemde İngiltere’ye duyulan hayranlığın, Türk aydınlarının düşünce yapısında ne denli bir etki yarattığını, dönemi irdelemiştir.
Türk aydınlarının, büyükelçilerin ziyaretine kadar olan siyasi eğilimlerini ve inançlarını anlatan İhsan Bey, bunun bir sonuç olarak Osmanlıyı ve onun liderini düşman olarak göstererek, İngiltere’nin tarafında durduklarını belirtir. İhsan Bey, bu durumu gerçekleştirirken hissettikleri ve bu hislerin nasıl yansıdığı üzerine de düşüncelerini paylaşmıştır. Yabancı bir elçiliğe gitmelerinin ve destek dileklerini reddedilmelerinin ‘müthiş bir tehlike’ olduğunun altını çizen İhsan,