Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın yakın zamanda üçüncü bir ülkede bir araya geleceği iddia ediliyor. Bu zirve için ilk adımın 11 Haziran’da atıldığı belirtiliyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Moskova ziyaretinin ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev’i Şam’a göndererek, Esad’ı Şanghay İş Birliği Örgütü (ŞİÖ) Toplantısı’na katılmaya ikna etmeye çalıştığı biliniyor. Esad, “Normalleşmeye hazırız.” mesajı verdi ancak ŞİÖ Toplantısı’na katılmadı.
Ankara’daki kaynaklara göre Erdoğan ile Esad arasındaki görüşme planları Eylül 2024’e kadar gerçekleşebilir ve zirvenin üçüncü bir ülkede yapılması kesin gözüyle bakılıyor. Rusya, Irak ve Körfez ülkelerinin zirve için ön plana çıktığı belirtilirken, Şam yönetiminin hazırlıklarını komşusu Irak’a göre yaptığı aktarılıyor. Görüşmenin hangi ülkede gerçekleşeceği ise Putin’in Türkiye ziyareti sonrası netlik kazanacak.
Görüşme öncesinde, iki ülke askeri, siyasi, ekonomik, terör ve mülteci konularında karşılıklı komisyonlar kuracak. Taraflar, geçmişteki taleplerini gözden geçirecek ve Suriye’nin egemenliği, mültecilerin geri dönüşü ve PKK/YPG konuları gibi önemli başlıkları ele alacaklar. Şam yönetiminin, Türk askerinin belli noktalardan çekilmesini iyi niyet göstergesi olarak görmek istediği belirtiliyor. Türkiye’nin ise, PKK/YPG ve DEAŞ gibi tehdit unsurlarına karşı ortak hareket etme önerisinde bulunduğu ifade ediliyor. Ankara ayrıca, görüşmeye hazırlık sürecinin sessizce yürütülmesini, görüşmenin liderler arasında olmasını ve harici bir ülkenin toplantıya katılmamasını talep ediyor.
Sonuç olarak, Erdoğan ve Esad arasındaki yakınlaşma ve olası zirve, bölgedeki önemli gelişmeler açısından dikkat çekici bir adım olarak değerlendiriliyor. İki lider arasında yapılacak görüşme, Suriye krizine yönelik yeni bir dönemin başlangıcı olabilir ve bölgesel istikrarın sağlanması adına önemli adımlar atılmasına vesile olabilir. Ancak, her iki tarafın da belirlediği taleplerin ve beklentilerin karşılanması, gerçek anlamda olumlu sonuçlar doğurabilir. Bu zirve aynı zamanda Türkiye’nin bölgedeki etkin rolünü güçlendirebilecek ve bölgesel işbirliğinin artmasına yardımcı olabilecek nitelikte olabilir.