Üniversite öğrencilerinin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun protestoları sonrasında 2 Nisan 2025 tarihinde başlattığı tüketim durdurma eylemi için yaptığı “boykot” çağrısı kamuoyunda geniş yankı buldu. Ancak bu çağrının ardından sosyal medya üzerinden boykot çağrısı yapanlar hakkında soruşturma başlatıldığı belirtildi. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, boykot çağrılarını ‘darbe girişimi’ olarak değerlendirdi. Bu süreçte Cumhurbaşkanı ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın üç ay önce dile getirdiği boykot çağrısı yeniden gündeme geldi.
Erdoğan, 4 Ocak 2025 tarihinde yaptığı bir açıklamada, ülkesindeki enflasyonun tüm olumsuzlukların kaynağı olduğunu ifade etti. Aç gözlü fırsatçıların, enflasyon, döviz kuru ve faiz oranları ile izah edilemeyecek keyfi fiyatlandırma uygulamalarını sürdüklerini vurguladı. Bu durumun ekonomik istikrarı olumsuz etkilediğini dile getirdi.
“FAHİŞ FİYAT ARTIŞI YAPANLARI BOYKOT EDİN”
Erdoğan, bu konuda en etkili çözümün, halkın fahiş fiyat artışları yapan ürün ve hizmetleri boykot etmeleri olduğunu söyledi. Satılmayan ve alıcısı olmayan ürünlerin öneminin kalmayacağına dikkat çekti. Ayrıca, faiz oranlarının kesinlikle indirilmesi gerektiğini belirtti ve 2025 yılının bu konuda bir dönüm noktası olacağına dair güçlü bir mesaj verdi. Faizlerin düşmesiyle birlikte enflasyonun da ineceğini ifade etti.
Bu arada, son günlerde kamuoyunda tartışılan en önemli konular arasında, 22 bin 104 TL olarak belirlenen asgari ücret rakamı da yer almakta. Bu durum, hem ekonomik adalet hem de çalışanların yaşam standartları açısından önemli bir değerlendirme noktasını oluşturuyor.
ÖZGÜR ÖZEL DE YILLAR ÖNCEKİ BOYKOT ÇAĞRISINI HATIRLATTI
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, boykot çağrısına yönelik soruşturma başlatılmasının ardından Erdoğan’a geçmiş yıllardaki sözlerini hatırlatarak yanıt verdi. Özel, “Tayyip Erdoğan’a helal olan millete haram olamaz! Boykot demokratik bir haktır. 2008 yılında medya boykotu başlatan Erdoğan’ın kendisiydi. Bugün boykotu kötüleyenlerin, tutarsızlıktan utanmayanların durumu oldukça ilginç” şeklinde bir açıklama yaptı.
2008’de yaptığı bir konuşmasında Erdoğan, “Bu medya güvenilirliğini yitirmiştir. Partimin mensupları olarak yalan yanlış bu haberlere karşı sizler de kampanyanızı başlatın, sürdürün. Bu gazeteleri evinize sokmayın, almayın. Açık konuşmayı severim. Siz mi bize karşı yalan yanlış bütün kampanyaları yapıyorsunuz, o zaman biz de en doğal hakkımızı kullanarak bu gazeteleri almayacağız” demişti. Erdoğan’ın bu geçmişteki açıklamaları, onun bugünkü duruşuyla çelişen bir noktaya işaret ediyor.
Bu gelişmeler, Türkiye’nin dinamik siyasi ortamında halkın ekonomik durumuna ve iktidarın tutumuna dair önemli bir tartışma başlatmış durumda. Protestolar ve boykot çağrıları, toplumsal bir hareketlilik yaratırken, siyasi liderlerin bu konudaki görüşleri ve eylemleri de dikkat çekiyor. Kamuoyunun tepkisi, sosyal medyadaki tartışmalar ve haberler, bu konudaki bilinçlenmeyi artırmış gözüküyor. Ekonomik sıkıntılarla yüzleşen halk, şimdi boykot gibi alternatif yollarla sesini duyurmaya çalışıyor. Bu da toplumda yeni bir dayanışma ve güç birliği oluşturmaya yönelik bir çaba olarak değerlendirilmekte.