“`html
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Dünya İnsan Hakları Günü Kardeşliğin Yüzü Programı’nda önemli açıklamalarda bulunmuştur. Erdoğan, bu programda insan hakları konusundaki gelişmeleri ve Türkiye’nin bu konudaki duruşunu vurguladı.
Başkan Erdoğan’ın açıklamalarından bazı gazeteci, siyasi ve toplumsal meseleleri içeren satır başları şöyle:
Aziz milletim, kıymetli yol arkadaşlarım, sevgili çocuklarımız; bu özel programda, BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabulünün 76. yıl dönümünde bir araya gelmenin mutluluğunu yaşıyorum. Bölgedeki ve özellikle Gazze’deki kardeşlerime selam göndermek istiyorum. 61 yıllık zulmün ardından özgürlüğe kavuşan Suriyeli kardeşlerime de selamlarımı iletiyorum.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabulünden tam 76 yıl geçti. Ancak zamanla bu beyanname içi boşaltıldı ve özellikle bizim coğrafyamızda bunun acı örneklerine şahit olduk. 1948 yılında kabul edilen bu beyanname, İsrail’in Filistin’de zulme başlamasıyla aynı yıla denk geliyor.
Bu beyanname, sadece İsrail’in hukuk tanımazlığını değil; aynı zamanda Balkanlardaki soydaşlarımızın zorunlu göçlere tabi tutulmasını ve asimilasyon politikalarına maruz kalmasını da önleyemedi. Srebrenitsa’dan 800 bin insanın hayatını kaybetmesine, Ruanda’daki soykırıma kadar farklı bölgelerde ağır insan hakları ihlallerine maruz kaldık. Irak ve Afganistan’daki işgaller sırasında yaşananlar ve Ebu Gureyb’deki işkenceler de bu durumun bir örneği.
Başkan Erdoğan, “15 Temmuz gecesi, 252 vatandaşımız FETÖ’cü hainler tarafından alçakça şehit edildi. Ama tüm bu süreçlerde eleştiriler ülkemize yöneltilirken, masumları katleden caniler batılı ülkeler tarafından korunup kollandı,” diyerek uluslararası çifte standartlara dikkat çekti.
Başkan, insan haklarının bugün siyasallaşmış bir kavram haline dönüştüğünü ve çoğu zaman siyasi mühendislik projelerinde bir araç olarak kullanıldığını ifade etti. İnsan haklarının, renk, köken, inanç üzerinden daraltılmış bir tanım ile sınırlı kaldığını belirten Erdoğan, bu durumun dünya genelinde ciddi bir gerilemeye yol açtığını vurguladı.
Erdoğan, Türkiye olarak her zaman mazlumların yanında olduklarını ve insanı yaşatmayı önceliklendiren bir anlayışla hareket ettiklerini belirtti. 5 asır önce Engizisyon zulmüne maruz kalan Museviler’e kucak açtıklarını, 19. yüzyılda Polonyalı mültecilere yardım ettiklerini ve İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi vahşetinden kaçan farklı milletlere kapı açtıklarını hatırlattı. Ayrıca, Suriye’deki mültecilere yönelik yardım politikalarına da vurgu yaptı.
Türkiye’nin, asırlardır mazlumların sığınağı olduğunu belirten Erdoğan, “Kapımıza gelenlere kimlik sormadan yardım ettik,” diyerek ülkesinin bağışlayıcı kimliğine dikkat çekti. Türkiye’nin, Filistin ve Suriye’ye yapılan yardımlarla insanlığa olan katkısını da ön plana çıkardığı açıklamalarında, “Zulmu alkışlayanlardan değil, gerektiğinde bedel ödemekten çekinmeyenlerden olduk,” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, “Suriyeli muhacirleri ensar ruhuyla misafir ettik,” diyerek Türkiye’nin Suriyeli mültecilere karşı tutumunun vicdani bir yaklaşım olduğunu ifade etti. Ayrıca, bu konuda Türkiye’ye yönelik eleştirilerin yapıldığını, ama milletin her zaman mazlumun yanında olduğunu vurguladı. “Vicdan kazandı, insanlık kazandı,” diye tamamladı.
“`