Suriye’de 61 Yıllık Baas Rejiminin Sonu ve İdris’in Korkunç Hikayesi
Suriye’de 61 yıllık Baas rejiminin devrilmesi, bir dönemin sonunu işaret ederken, diktatör Beşar Esad’ın ülkeyi terk etmesiyle birlikte cezaevlerindeki insanlık dışı işkence ve suçların boyutları da gün yüzüne çıkmaya başladı. Özellikle Şam’daki Adra Cezaevi ve Sednaya Hapishanesi’nde yaşananlar, gazeteciler ve insan hakları savunucuları tarafından belgelenmiş, tüyler ürperten gerçekler dile getirilmiştir. Uğur Dündar’ın Arena programında, Sözcü TV muhabiri Gülnur Saydam ile birlikte yapılan bir röportajda, Şanlıurfalı bir genç olan İdris’in altı yıl süren hapishane yaşamı gözler önüne serildi.
İdris, Türk bir anne ve Suriyeli bir babadan dünyaya gelmiş olup, üç kız ve iki erkek kardeşi bulunmaktadır. Ailesinin, onun kaybolduğuna ya da öldüğüne dair düşünceleriyle özgürlüğe kavuşmasının ardından öğrendiği haber, onun altı yıl boyunca Şam’da tutuklu kaldığını ortaya koymuştur. Esad karşıtı olduğu iddiasıyla tutuklanan İdris, mahkemeye bile çıkarılmadan yargısız infazlara tabi tutulmuş.
Yapılan görüşmede İdris, yaşadığı korkunç deneyimleri şu şekilde aktarmıştır: “Beni sorgulamak için götürdüler. Sadece bana ‘Nasıl muhalif oldun, kimden silah aldın, hangi adamlarla çalıştın?’ gibi sorular sordular. İşkenceye maruz kaldım, dövüldüm. 3 yıl boyunca sorgusuz sualsiz Sednaya’da kaldım. Ardından Adra Cezaevi’ne götürüldüm. Muhalif olduğum iddia edildi ancak ben asla muhalif olmadım. Yalnızca benimle birlikte olanlar gibi alınmıştım.”
Tutulanların Korkunç Koşulları
İdris, “İnsan Mezbahaları” olarak adlandırılan Adra ve Sednaya hapishanelerindeki yaşam koşullarını çarpıcı bir şekilde anlatıyor. “Orada 14 oda vardı ama hiç tuvalet yoktu. Bize verilen tencereyi tuvalet olarak kullanıyorduk, sonrasında o tencereyle yemek yiyorduk,” diyerek hapishanedeki hijyen eksikliğini dile getirdi. Hayatta kalmak için o yemeği yemek zorunda kaldıklarını, cazip gelmese de aç kalmanın onları daha fazla yok edeceğini belirtti.
Saydam’ın “Tuvalet için kullandığınız tencereyi yıkayıp, içine yemek koyup, onu yemek zorunda mı bırakıldınız?” sorusunu yanıtlayan İdris, “Evet, aynen öyle. Hayatta kalmak için yemek zorundaydık. Belki bir gün Allah kapı açar ve ailemizi görürüz diye yaşamak istiyorduk,” dedi.
İşkence ve Ölümle Yüz Yüze Gelenler
İdris’in anlattıklarından biri dikkat çekicidir: “Hapishanede biri hasta olduğunda ona yardım etmiyorlardı. Eğer başı ağrıyorsa ya da kanıyorsa, ellerindeki demir sopayla başına vurup öldürüyorlardı.” Korkunç idam yöntemleri ve sonrasında cesetlerin preslenerek poşetlenmesi gibi uygulamalar, hapishanelerin korkunç yüzünü gözler önüne seriyor.
Özgürlüğüne kavuştuktan sonra İdris, bunun gerçek olup olmadığını anlamakta zorlandığını ifade ederek, “Korkma, özgürsün,” dediler ancak o, gerçek anlamda ne yapacağını bilemediğini dile getirdi.