“PKK/KCK silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçundan tutuklanmasının ardından, Esenyurt Belediye Başkanlığı görevinden uzaklaştırılan Ahmet Özer’in avukatları tarafından yapılan tutukluluk itirazı mahkeme tarafından reddedildi. Bu durum, kamuoyunda geniş yankı buldu ve yerel yönetim açısından önemli bir gelişme olarak değerlendirildi.
Nöbetçi asliye ceza mahkemesi, Ahmet Özer’in avukatları tarafından sabah saatlerinde sunulan itiraz dilekçesini inceledikten sonra, 47 yaşındaki Özer’in tahliye talebini reddetti. Mahkemenin bu kararı, sürecin nasıl ilerleyeceği konusunda belirsizlikler yaratırken, aynı zamanda hukukun üstünlüğüne ve adalet sistemine olan inancı sorgulattı.
NE OLMUŞTU?
Özer’in avukatları, mahkemeye sundukları 40 sayfalık dilekçede dikkat çekici iddialarda bulundu. Dilekçede, 2014 yılında İmralı’da HDP heyetince gerçekleştirilen bir görüşmede, müvekkillerinin sözde demokratik özerklik projesine katkı sunmak istediğinin, terör örgütünün elebaşı Abdullah Öcalan’a iletildiği ifade edildi. Ancak avukatları, bu durumun Ahmet Özer’in bilgisi ve iradesi dışında gelişmiş olabileceğine dikkat çekti. Bu durum, Özer’in suçlamalarının ne derece asılsız olabileceği konusunda bir savunma mekanizması olarak ortaya konuldu.
Dilekçede ayrıca, Ahmet Özer’in M.K. isimli bir kişiyle yaptığı görüşmenin, bir taziye ziyareti niteliğinde olduğu vurgulandı. M.K. kişisine hitap ederken kullanılan “siz” ifadesinin de sadece nezaket gereği kullanıldığı aktarıldı. Avukatlar, Özer’in terör örgütü elebaşılarından Remzi Kartal’ı tanıdığına dair ifadelerinin, ikili arasında herhangi bir görüşme gerçekleştiği anlamına gelmeyeceğini savundu. Bu durumun, iddiaların daha fazla araştırmaya ihtiyacı olduğunu ortaya koyduğunu ilettiler.
Özer’in tutukluluğu, toplumda büyük bir tartışma yarattı. Bazı kesimler, hukuksal süreçlerin tamamen adil olduğuna inanırken, diğer bazı gruplar ise bu süreçteki adaletin sağlanamadığına dair endişelerini dile getirdi. Bu tür davalar, Türkiye’nin terörle mücadele politikaları, yerel yönetimlerin işleyişi ve siyasal iklimi üzerinde önemli etkiler bırakırken, aynı zamanda sosyal dinamiklerin de nasıl şekilleneceği konusunda belirleyici rol oynamaktadır.
Özer’in durumu sadece onun kişisel özgürlüğünü değil, aynı zamanda yerel siyaset ve toplumsal yapı üzerindeki etkilerini de beraberinde getirmektedir. Bu gelişmeler, ilerleyen günlerde Türkiye’nin siyasi atmosferine nasıl yansıyacak ve hukukun üstünlüğü konusundaki tartışmalar ne şekilde şekillenecek, merakla beklenmektedir.